Salı, Ocak 25, 2005

lost highway

"i like to remember things my own way... how i remember them... not necessarily the way they happened"

sanırım bu benim hayat felsefem, ya da daha çok ... kaderim.

Cumartesi, Ocak 15, 2005

fish

this is a film about a man and a fish
this is a film about a dramatic relationship between the man and fish
the man stands between life and death
the man thinks, the horse thinks, the sheep thinks,
the cow thinks, the dog thinks,
the fish doesn't think
the fish is mute
expressionless...
the fish doesn't think
because the fish knows everything.

Çarşamba, Ocak 12, 2005

hayatimi ceksem filim olurdu

Avsar, if you were a movie, you'd be a Suspenseful Thriller

Nothing is simple. Especially you. Like your movie match, you've got lots of plot twists, and you'd like to keep it that way. That's right, you're no open book.Whether or not you actually lurk in the shadows, you do like to keep people in the dark sometimes. Mysterious and enigmatic, you keep people guessing. When they think they've got you figured out, you enjoy throwing a curve ball their way. Maybe it's the element of surprise that tickles your fancy. Perhaps it's the shock value. Or maybe you're just intensely private. In any case, you keep life intriguing and unpredictable. And that's what makes you such an interesting individual.

Pazartesi, Ocak 10, 2005

Her şeyden ve herkesten nefret etmek istiyorsun ama olmuyor öyle değil mi, her şeyi bırakıp bir an için sessizliğin içinde kaybolup, kendini bırakıp bir tüy gibi ve hatta daha hafif salınmak istiyorsun bütün acılardan uzakta bir yerlerde ama olmuyor değil mi, ayağına bağlı ağırlıklar gibi zaman çekiyor seni hep kendi bildiği yere, ve güneş inatla doğuyor en huzurlu en mutlu en üzgün en hüzünlü gecenden sonra bile. Bir sonrası olması her şeyin, bu işkence çekilmez hale geldiğinde, bu çemberi artık kıramayacağını gördüğünde, en beklenmedik olayların bile büyük bir monotonluk zincirinin parçası olduğunu gördüğünde hissettiğin ağrı karnında, en özgür iradenin bile tekdüzeliğin esiri olduğunu gördüğünde, bütün bunları gördüğünde hissettiğin çaresizliğin bir ilacı yok. Yan yollara sapsan da aynı meydana çıkıyorsun sürekli. Birileri sana üzülme diyor, geçer diyor, acıklı şarkılar dinleme, sıkıntılı yazıları okuma, hüzünlü yazılar yazma diyor. Acını dağlamak böylesi yöntemlerle daha da acı veriyor sana. Eğer bir döngüye kilitlenmişse her şey, mutlululuk vardır belki de acının sonunda.

Çığlığının ses tellerinin arasında eriyip gittiği, ıslanmış yastıklara gömüldüğü, bir kurşun kalemin iki ucu arasına sıkıştığı, gözlerinin dolup şiştiği ama bir damla bile yaşın gelmediği anlarda çekip alacak bir şey yok ki seni bunların içinden, anlayış değil, şefkat değil, sevgi değil istediğin. İstemediklerini ne kadar biliyorsan istediğini de o kadar bilmiyorsun. Yalnızlık belki. O tatlı hüzün belki birkaç saatliğine, yıllardır hissedemediğin. Sırtından yükselen o ürperti. Bir an için kendini gerçeklikten çekip çıkarabildiğin anlar belki.

Artık eskisi gibi değilsin biliyorsun bunu. Dedim ya zaman ne yöne çekerse o yöne gidiyorsun. Ve aksi gibi tek bir yöne çekiyor sadece. Hayallerin azalıyor, soluklaşıyor, siliniyor. Hüzünlenmek istediğinde kendi hüznün yok artık, ya da yeterli değil. Dedim ya eskisi gibi değil. Böyle zamanlarda ancak senin bir zamanlar hissettiklerini hissedebilmiş, hissedebilenlerin hüzünleri var oluyor elinde sadece. Tek tesellin bu oluyor. Ama başkasının acısı olmaz ki insanın kendi acısı gibi. Ne ayrıldığının sabahında, tekrar beraber olduğunu gördüğün bir rüyanın rüya olduğunu anladığın anın acısını hissedebiliyorsun, ne de sokaklarda kalbinin senden daha hızlı koştuğu günlerin mutluluğunu.

Artık okuyamıyorsun, yazamıyorsun, düşünemiyorsun, üzülemiyorsun, hissedemiyorsun, yaşayamıyorsun. Belki de alıştın artık yaşamaya.
günnük sarhoş oldum ben. halbuki stabat materin güzelliğini anlatabilmek istiyodum. ama ne alaka dimi. yaa. hehe. napalım.
stabat mater dolorosa juxta crucem lacrimosa, dum pendebat Filius

Perşembe, Ocak 06, 2005

nooolduuu

nooldu sana diyenlere işte cevap:
aha bu oldu

In der Psychologie wird zwischen therapeutischer und pathologischer Dissoziation unterschieden. Der ursprünglich als Krankheitsbegriff gedachte Ausdruck läßt sich dabei bei heutigem Stand der Forschung erweitern auf eine als allgemeinmenschlich gedachte Anlage, die pathogene Formen annehmen kann. Sie verweist auf das Integrationspotential des Ich, welches Identitätsmuster in eine Ordnung einbettet.
Diese Fähigkeit kann therapeutisch genutzt werden: In der Psychotherapie steht der Begriff für eine bewusst vorgenommene Veränderung der Wahrnehmung, weg vom vollständig identifizierten Erleben zu einer "Meta-Position", aus der heraus sich der Mensch quasi "von außen" betrachtet
um seine Gefühle oder \nmentalen Vorgänge wertfrei zu erkennen (beispielsweise so, als ob man eine \nSituation, bei der man beteiligt ist, in einem Kinofilm betrachten \nwürde). In der Gesprächstherapie, der Neurolinguistischen \nProgrammierung und der Systemischen Familientherapie ist die Dissoziation ein \nwichtiges Element der therapeutischen Arbeit.\nDie krankhafte Dissoziation ist eine \nnicht-willentliche Abspaltung des Erlebens vom Ich. \nAls häufige Reaktion auf Traumata kann sich eine solche Dissoziation vom \nBereich einer posttraumatischen Belastungsstörung bis hin zur \nDissoziativen \nIdentitätsstörung äußern. Letztere wird auch ",1]
);
//-->
um seine Gefühle oder mentalen Vorgänge wertfrei zu erkennen (beispielsweise so, als ob man eine Situation, bei der man beteiligt ist, in einem Kinofilm betrachten würde). In der
Gesprächstherapie, der Neurolinguistischen Programmierung und der Systemischen Familientherapie ist die Dissoziation ein wichtiges Element der therapeutischen Arbeit.
Die krankhafte Dissoziation ist eine nicht-willentliche Abspaltung des Erlebens vom Ich. Als häufige Reaktion auf Traumata kann sich eine solche Dissoziation vom Bereich einer posttraumatischen Belastungsstörung bis hin zur Dissoziativen Identitätsstörung äußern. Letztere wird auch
Multiple Persönlichkeit
genannt.\nVgl. Depersonalisation, Multiple \nPersönlichkeit, False-Memory-Syndrom, Borderline-Syndrom, Schizophrenie, \nXenoglossie\n(Quelle: http://de.wikipedia.org/wiki/Dissoziation_%28Psychologie%29)\nausserdem: http://www.dissoc.de/issd14.html//-->
Multiple Persönlichkeit genannt.
Vgl. Depersonalisation, Multiple Persönlichkeit, False-Memory-Syndrom, Borderline-Syndrom, Schizophrenie, Xenoglossie