Pazartesi, Temmuz 26, 2010

beşiktaş rehberi #4: benden uzak allaha yakın


bu ev üstü cami eğilimi ne zaman başladı bilemiyorum. tekkelerin kapatılmasından sonra mı, istanbul'a yoğun göçten sonra mı, yoksa son 20 senedir mi? çok acayip bir kafa. sanırsın ki öyle bir şehirde yaşıyoruz ki cami yapmak yasak, ibadet engelleniyor, her semtte adım başı altı marketlerle süslü camiler yok. bir insan neden böyle bir şey yapma ihtiyacı duyar anlayamıyorum. kurtuluş'ta da gördüm bir tane 5 katlı bir apartmanın tepesinde, sanırım fatih'de falan da var bunlardan. allah akıl fikir versin diyorum.

beşiktaş rehberi #3



cozutuk teyzenin hayvancı dükkanından görüntüler. biraz overcrowded bir durum var. kafesteki bu hayvancıkların çok da mutlu olduklarını sanmıyorum.

beşiktaş rehberi #2



beşiktaş ıhlamurdere caddesi üzerinde manyak bir hayvancı dükkanı var. manyak derken işleten kadından bahsediyorum. kendisi anlatılmaz yaşanır bir insan. böyle, nasıl desem, bir garip. bazen alışveriş yaparken gelip kızıyor, hayvanlara bakanları kovalıyor falan, ilginç bir tip işte. kendisi tükkan girişine şöyle bir duyuru yapıştırmış. işini gerçekten ciddiye alıyor olmalı. gün olur da yolunuz düşer de kadın orada yoksa...SAKIN KİMSEYE SORMAYIN. KİMSE BİLMEZ. ERGEÇ GELİR O. BEKLEYİN!

beşiktaş rehberi #1




haziran ayında yandı bu bina, göz göre göre, beşiktaş'ın göbeğinde. kimse birşey yapamadı. o gün bu gündür öylece duruyor. önünden geçmek, içine bakmak, düşünmek acı veriyor insana. büyük ihtimalle tez zamanda kalan kısmı da yıkılıp yerine yeni ve çirkin bir bina yapılacak. şehrin bir çok yerinde olduğu gibi. zaten ufala ufala ç.k kadar kalmış kültürün ufak da olsa bir elemanı daha silinip gidecek. önüne de ancak önüne gidince okuyabildiğiniz bir uyarı asmışlar. eksik olmasınlar.



feebasse

Kadıköy meydana asılmış (boğanın oradaki çiçekçilerin orası) büyük bir afiş var. 19 Temmuz çakma Fenerbahçeliler Günü oldu ya birkaç senedir (biz 19 Mayıs'ta Galatasaraylılar Günü kutlayamıyoruz tabi), sağda solda bir takım aktiviteler, heyecanlanmalar görmek mümkün. Bir de bu günün adı Dünya Fenerbahçeliler Günü olarak konmuş ki sanırsın yurtdışından akın akın insan geliyor bu günü kutlamaya. Her neyse konu bu değil.

Afişin üzerinde şöyle yazıyor: "Edirne'den Kars'a, canım feda vatan sana". Neresinden tutsak elimizde kalıyor efendim kurtaramıyoruz.

1. Fenerbahçe ile vatan sevgisi arasında nasıl bir ilişki var? Her fenerlinin canı vatana feda mıdır? Fenerliyim ama yarın savaş çıksa aynen Almanya'ya topuklarım diyen yok mudur? Ben eminim ki dara düştüğünde her takımdan hatrı sayılır sayıda insan önce kendisini kurtarmaya bakacaktır.

2. Türkiye'nin kuzeydeki en doğu ve batı noktalarını vermek sureti ile vatanı tanımlamak sıkça rastlanan bir yöntem. Ve fakat geliniz görünüz ki Türkiye'nin sağ üst köşesinde her zaman Ardahan olmuştur. Neden böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı hissedilmiş anlayamadım. Sanırım harf sayısını azaltmak için, ama madem derdiniz o idi bari "İzmir'den Van'a deseydiniz, iki harf daha kazanırdınız. Neyse.

3. Bütün bunlara ek olarak cümledeki hece yapısı çok uyumsuz olmuş. "Edirne'den Kars'a" 6 hece, "canım feda vatan sana" ise 8 hece. Halbuki Edirne'den Ardahan'a olmuş olsaydı hece ölçüsü de tutturulmuş ve daha iyi bir uyum yakalanmış olacaktı.

Neyse efenim yine de bütün Fenerbahçe'lilerin Dünya Fenerbahçe Günü'nü kutlar, küçüklerin gözlerinden büyüklerin ellerinden öperim.

zilyoner

dünya kupasında çeyrek final öncesi tahminlerimizi yazdık bir kağıda. şampiyon dışındaki her tur için 1 bira koydu herkes. futbolla uzaktan yakından alakası olmayan frederik 8 çeyrek finalisti birden bilerek harikalar yarattı. bahis oynasa köşeyi dönmüştü, sadece 3 bira kazanabildi. çeyrek finalden itibaren ise şampiyon da dahil olmak üzere en başarılı tahminleri ben yaptım. göbeğim de kazandığım biralar oranında büyüdü. şimdi dünya basketbol şampiyonasına kadar dinlendiriyorum.

Ben bir filim: Inception

Ben bir filim: Inception: "**** 4/5 Louis Malle Billy Wilder'a demiş ki: 'Son filmim muhteşem oldu Billy. Tam 2.5 milyon dolar harcadım.' 'Hmm,' demiş Billy Wilder,..."

Cumartesi, Temmuz 24, 2010

gagdüs



uzun ve korkunç bir büyüme sürecinin -kaktüs topunun üzerinde tüylü pipi gibi bir şey çıktı ve büyüdükçe büyüdü- sonucunda kaktüslerimden biri bir sabah çiçek açtı. aynı gün içerisinde de soluverdiler. heyecan verici bir andı. acayip güzel kokuyorlardı bu arada. tekrar açacakları anı bekliyorum.

Perşembe, Temmuz 22, 2010

call dream

kim yapmış ne zaman yapmış bilemiyorum. bu yoldan en son 1-2 hafta önce geçtim, böyle bir şey yoktu.
ortaköy'den başlayıp beşiktaş'a kadar gidiyor. önce tek bir yerde yapılmış sandım, ama birkaç kilometre boyunca aralıklarla boyanmış taşlar. az buz iş değil. öyle gece, gizli gizli yapılmış bir etkinlik gibi de durmuyor ama kim, ne zaman, nasıl yaptıysa ellerine sağlık, pek hoş olmuş.

kli malı

teknoloji tabi büyük bir hızla ilerliyor. özellikle küresel ısınma ve sigara yasağına paralel olarak iklimlendirme sektöründe de çeşit çeşit yenilik gözümüze çarpıyor. alttan üfleyen, üstten üfleyen, palmiye, uzun sütun şeklinde, tepeden harlayıp kışın bile terleten, su püskürten, iyonlu hava üfleyen, dil çıkaran, kuyruk sallayan, kısaca her tür zamazingo mevcut. ama tabi ki kullanıcı odaklı olmayan tasarımın her zaman bir takım eksiklikleri oluyor. işte mesela sarıyer nüfus müdürlüğündeki arkadaşların aslında çok basit bir ihtiyacına cevap veremiyor klimalar. o zaman da kullanıcılar kendi çözümlerini yaratıyorlar doğal olarak. direk karşıya üfleyebilen klima istiyoruz.

Pazartesi, Temmuz 19, 2010

arabada ipod evde ipad

arabada ipod dinlemek diye bir şey yoktu eskiden. eski derken mesela 1988'de Kefken'e giderken Sezen Aksu '88 takılırdı teybe, Sarışın'dan girilir Kavaklar'dan çıkılırdı. Kasetlerin bir ara dönem ürünü olarak kısa sürede miyadını doldurmasının ardından dijital müziğin ve kişisel müzikçalarların hızlı yükselişi başladı. Ancak otomotiv endüstrisi bu yükselişi aynı hızla takip edemedi. Hamdi'nin (eski Ford K'm) sadece basit bir radyo ve kasetçaları olduğundan kelli arabada ipod dinlemek pek mümkün olmuyordu. Uzun yolda yan koltuğa laptop açıp oradan müzik dinleyen insanlar tanıdım. Herneyse sonra yavaş yavaş gerekli techizat da üretilmeye başladı kişisel müzikçalarların kollektif dinlenimi amacıyla. Bunun arabada ipod imkanı sağlayan -benim gördüğüm- ilk örneği basit bir kaset modülatörü -ismi salladım- idi.


benimki bunun siyahıydı

geçen gün bir arkadaşın arabası ile tatile gitmeye niyetlendiğimizde ise artık bu meretin de işe yaramayacağını fark ettim, zira kendisinin arabasında sadece cd girişi bulunmakta idi. cd'ye kablo bağlayıp teybe takmak pek mantıklı olmayacağından bu soruna bir çözüm bulunduğuna emin olduğum Karaköy Yeraltı Çarşısı'na gittim. Uzun ve detaylı bir dolaşma sonucunda bu amaca yönelik -çeşitleri olsa da- tek bir ürün olduğunu fark ettim. Bu ürün temelde araba çakmağı girişli bir mp3 çalar ve radyo vericisi. İçine istediğimiz şarkıları yüklediğimiz mp3 çalarımızı arabanın çakmağına takınca gereç belli bir frekanstan yayın yapmaya başlıyor. Biz de aracımızın teybini o frekansa ayarladığımızda mp3 çalarda çalan şarkıyı dinleyebiliyoruz. Bunun 1gb'lığı 2gb'lığı ekranlısı ekransızı, uzaktan kumandalısı, gözlerinden ateş saçanı falan her çeşidi var. En ucuzu benim görebildiğim kadarıyla 30 tl.

işte böyle bir şey

Ama ben bundan almadım. Neden diye soracak olursanız birincisi karşınıza ipod'dan piranha'ya aktarma yapmak gibi ek bir iş çıkartıyor, ki bunula uğraşmak istemem. İkincisi kapasitesi oldukça az, benim gördüğüm modeller 1 ya da 2 gb idi. Üçüncüsü de bunun mp3 çalarsız olanından görmüştüm o kalmış aklımda. Nerde gördüm nerde gördüm diye düşünürken hatırladım. O yüzden veda ettim Karaköy'e. Bir arkadaşımda gördüğüm bu gereç basit olarak sadece bir fm vericisi. bir ucu yine araba çakmağına bir ucu da -jack değil- ipod şarj girişi ile -ince ve geniş olan hani- ipod'a bağlanıyor. İkisi arasında bir gösterge ekranı var. Yine aynı şekilde aleti istediğimiz frekansa getirip, arabanın radyosunu da o frekansa getirip müziklerimizi dinleyebiliyoruz. Belkin marka bu ürünün son modelinin fiyatı 69 dolar falan. Türkiye'de yok sanırım ve daha ucuzu var mı bilemiyorum.


adamlar yapmış

Son olarak bütün bu gereçlerin tek bir dezavantajından bahsederek konuyu kapatalım. İstanbul gibi büyük ve radyo çöplüğü bir kentte yaşıyorsanız, bu aleti kullanmaya çalıştığınız noktada göreceksiniz ki bütün fm frekansları dolu. Ancak en başlarda ve en uçlarda yer bulabiliyorsunuz ama bu bile çok zor. Şehirlerarası kullanım için güzel, şehiriçinde kullanmak için sıkıntılı olabilir.

gömer dürümdil


sen bu aşkı bana zehir ettin zömer. ama tabi suç sende değil seni oraya koyanda. yine de umarım ki birileri de sana çok sevdiğin bişeyleri zehir eder.

müzikli nahit menteşe

müzik kutusu mantığının süpersonik bir şekilde kapı menteşesine aktarılmış hali. takdir ettim. ama peki müzik kutuları şimdi bir tarafa döndürülürken müzik çalar sadece. kapıyı kaparken ne oluyor o zaman? onu bilemedim.

dingiltere


wayne rooney, christiano ronaldo, luis fabiano. bu adamları sevmeyi başaramıyorum.

dummkopf

son zamanlarda akış diyagramlarına ayrı bir ilgi duymaya başladım. zaman zaman fazla sınıflandırıcı olsa da güzel kurulduğu zaman kompleks durumları açıklamakta üzeine yok.

kaka çanağı

her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. özellikle bebeği çevirerek klozet ünitesine takma fikrine bayıldım. bu tip bir şeyler lazım yoksa yakın zamanda bebek bezleri arasında boğulup gideceğiz.

eklemesi ayıp: stefın

konuyla ilgili bundan daha fazla güldüğüm tek şey family guy'daki stefın ve karısının kavga ve seks sahneleri idi.

Pazar, Temmuz 18, 2010

Pazar, Temmuz 11, 2010

yıl 70 iş bitmiş

2070'deki dünyanın 2006 yılından -belki daha eski bilemiyorum, bana gelişi 2006 (2002 imiş)- yapılmış öngörüsü. bence böyle olmaz da toplum genel anlamda ikiye bölünür. zenginlerin ortalama yaşam süresi 100 yıl falan olur, yapay organlar, tıptaki yeni gelişmeler falan derken. fakirler de avucunu yalar, birbirlerini yerler.yıl 2070
View more presentations from alanstrang.

here we go now!

sen neymişsin be abi?


Terziden beatbox şov | video.mynet.com

sezyum'dan gördüm.

dijital arkeoloji: sürüş güvenliği

bu sunum da yaklaşık 4 sene önce gelmiş. arabanın içinden adam fırlıyor bu arada, söylemedi demeyin. +16.
Hayatınızın 3 Saniyesi
View more presentations from alanstrang.

Cuma, Temmuz 09, 2010

mutfak önlüğü

pişirirken öğrenelim. suck.uk'den ama henüz piyasaya çıkmamış.

erkekler

erkekler aynı anda birden fazla iş yapamazmış. hadi ordan.

robert murton

her toplum bireylerine ulaşılacak hedefler ve buna ulaşmasını sağlayacak araçlar verir.

konformistler, hedefleri de araçları da kabullenirler.
yenilikçiler, hedefleri kabul ederler ancak onlara ulaşmak için yeni araçlar bulmaya çalışırlar.
ritualistler, araçları yinelemekten hedefleri kaybederler
geri çekilenler, hedefleri de araçları da kabul etmezler (lanet olsuncular)
isyankarlar, hedefleri de araçları da kabul etmezler ama geri çekilenlerden farklı olarak bunları değiştirmeye çalışırlar.

tram ana

bütün geçişler bir tramva yaratır. mı?

doğum - sünnet - düğün - ölüm

o yüzden hepsi törenlerle kutlanıyor olabilir mi?

Çarşamba, Temmuz 07, 2010

dijital arkeoloji: ferit dönbekir

son aylarda eskisi kadar gülemiyorum. bu güzelmiş eskilerden.

herşeyin başı sağlık

-merhaba abi nasılsın?
-iyiyim canım sen nasılsın?
-nolsun abi, sağlığına duacıyım işte.
-nasıl?
-sabah akşam manyak gibi dua ediyorum sağlığına. yatıp kalkıp dua ediyorum. yatarken edemiyorum. gezeleyerek ediyorum. sağlığım bozuldu bu yüzden.
-yapma etme güzelim. yazıktır.
-gözüme uyku girmiyor. süphaneke'yi bitiriyorum kuluvallah'a başlıyorum. allahümme salli allahümme barik ve tebare kesmük derken sabah oluyor.
-ah, ah canım benim. sağ olasın.
-sen sağ olasın abi, boşuna mı ediyoruz o kadar duayı.

dijital arkeoloji: arapça burçlar

bunlar da arapça burç isimleri. yine kesin bir yerlerden arak. tarih nisan 2006.



Arapca burçlar ;
Koç       : davar-ül kurban
boğa     : sığır-ül camış
ikizler   : adem-ül çift-i aynen
yengeç  : mahluk-ül derya-ül böcekvari
aslan    : malukat-ül vahşi
başak   : nebatat-ül arpa vü yulaf
terazi   : endaze-i kantar
akrep   : haşerat-ül zehr-i zıkkım
yay      : silah-ül zemberek
oğlak   : davar-ül sakal-ı sivri
kova    : damacana
balık    : mahsulat-ı derya

dijital arkeoloji: osmanlıca hastalık isimleri

büyük ihtimalle sözlükten arak olduğunu düşünüyorum. 2006 nisan'ında gelmiş:



Osmanlıca hastalık isimleri ;
ısrar-ı sabit: obsesive compulsive bozukluk
manyak-ı cinneti inhitatiye: manik depresif
vaka-ı kuşku: paranoya
bimar-ı bimar : hastalık hastası
sümük-ü daim - grip
kıprama-i daim: parkinson
sark cibani- ciban-il sark - çıban
volkan'ul buzuk-hemoroid,basur
sabit-i daim- felç
duhul-u naaş : nekrofili
duhul-u veled: pedofili
redd-i nimet: anoreksiya nevroza
efkar-ı mütemadi: depresyon
iktisab edilmiş muafiyet noksaniyeti alametleri: aids (acquired immune deficiency syndrome)
mefta-ül uckur: aids
kabz-ul meshane: prostat
benek-i firfiri- kızamık
tütün-ul fosur fosur - akciğer kanseri
sirayet-i vesvese: aile paranoyası
şirpençe:şarbon
Gaka-ül daimi : ishal
bimar-ı behcet : behcet hastalığı
duhul-u hayvanat : zoofili
tırsıye-i anakıb : orumcek korkusu
avdet-i devr-i veled: alzheimer

dijital arkeoloji: firilens

freelance çalışmak gibisi yok doğrusu. mis gibi...diye düşünüyor olabilirsiniz. ama kazın ayağı pek öyle değil malesef. bu haftaki dijital arkeoloji çalışmaları kapsamında 2005 yılından bir mail geliyor. serbest çalışmanın iyi yanları kötü yanları:



Pro:      You get to do the jobs you love and can turn down ones that don’t fit.
            You can work in your pajamas
            No commute (if you work from a home office)
            You get to wear many different hats: accountant, salesperson, designer, etc.
            If there is no work to do, you can be done for the day, not sit and check email or whatever you do if you are      ‘           'done’ but pretending to work.
            You can visit the doctor or grocery store and run errands midweek and avoid crowds.
            You can write off any/all design related purchases.
            You can take vacation whenever you want.

Con:     You have to wear too many hats! You don’t get to just do what you do best, which is, hopefully, design
            Very little social interaction. I worked from home for 3 years and it got old, fast.
Learning from others: a work situation where you interact with people day to day offers a multitude of learning opportunities. As a freelance designer, you can learn from each project, but not from the ambient room experience and day to day interactions as much.
Steady pay! It’s nice to know you will have continuous income and benefits.
You have to buy all of your supplies, computers, etc.
You never take a vacation because you are afraid you’ll never get another client.

Pazartesi, Temmuz 05, 2010

reklamın kötüsü

reklamın iyisi kötüsü olur bence. mesela ben gidip hayatta balinler'den önlük almam. babaoğul inşaat'a bina yaptırmam. erdem'le yeni keşfettiğimiz bu reklam formatı ise oldukça iyi bence. reklamcılar, hadi yine iyisiniz.


hasan, erkekte son nokta. iki kere rafine.



hüseyin, erkekte bir dünya devi. deneyin, vazgeçemeyeceksiniz.

yaşasın avusturya

avusturya istiklal marşı. awkwardly covered by nikolaus.

schweinsteiger

futbol enteresan.


schweinsteiger from avsar gurpinar on Vimeo.
language: enabling or preventing? liberating or enslaving?

senin boyut kaç?



yerini şu an hatırlayamıyorum ama böyle bir şey var. yemin billah. şimdi bir yandan bunu yapan adam haksız mı? aslında değil. yani resimde gördüğümüz billboard aslında 3 boyutlu bir billboard. ama yine de, yani, aman neyse ben birşey demiyorum.

dingo kimdir?


Geyikli - Bozcaada feribotlarının orada kocaman bir tabelada yazıyor bu. yemin billah. Müzisyen, hurdacı ve seyyar satıcının ortak yanı nedir onu anlayamadım yalnız? Neyse böyle bir şey var yani, adaya gitmek isteyen tüm müzisyen, hurdacı ve seyyar satıcılara duyurulur, hanzo olarak giriş serbest bu arada.

Perşembe, Temmuz 01, 2010

kim kimdir? // kenan evren


Ordu komutanı. 1980 darbesinin başındaki kişi, sonrasında cumhurbaşkanı ve ressam. 



80 darbesi sonrasındaki idamlar hakkında: "Hainleri asmayalım da besleyelim mi?", 3 Ekim 1984


Kıbrıs harekatı hakkında: "Netekim biz Kıbrıs'a girdik.. Baktık karşı koyan yok, x köyünü de alalım bari dedik, netekim orayı aldıktan sonra, ilerledik biraz içlere doğru, netekim baktık orda da karşı koyan yok, dedik burayi da alalım biz, ilerde masa başında toprak vermek zorunda kalırsak buraları veririz bari, onun üçün, onun üçün, onun üçündür kü, ben toprak tavizine sıcak bakıyorum."


Okullarda derslere zorunlu din dersi konulması hakkında: "Zaten halkın %75'i din dersi alıyordu."


1982 Anayasa referandumu hakkında: "Netekim oylarınızı hayırlı olsun diye Hayır'a basmayın. Hayır demek bu anayasayı onaylamamak demektir. Evet'e basınız."


Sivas katliamı hakkında: ""Gereksiz bir konuşma sonunda çıkan olay, solcularla dinciler arasındaki çekişmeye dönüşüyor. Bunu önlemek lazım. İnsan dinsiz olabilir. Ama bunu ilan etmenin gereği yok."