Pazartesi, Mart 31, 2008

evli evine

şimdi günümüzün faydacı, anaparacı, sömürücü iş sisteminde eve iş getirmekte hiçbir beis görülmüyor değil mi canıtın? evet abi. kime sorsam ya elin mahkum, evde de çalışıcan biraz, bazen. hatta tatil günlerinde bile çalışmaya kimse pek o kadar çılgınca itiraz eder görünmüyor. iş bulmak zor, para kazanmak zahmetli. işçi de işveren de farkında ki herhalde bunun kimse gıkını çıkarmıyor, çıkaramıyor.

peki madem öyle, madem eve iş getirmek engellenemez bir olgu, o zaman neden eve iş götürmüyoruz? mesela ben geçen hafta bir yığın sınav kağıdı okumak zorunda kaldığım için tırnaklarımı kesemedim, çıkarıyorum dersin ortasında tırnak makasını ve tırnaklarımı kesmeye başlıyorum. ne yapayım? ya da eve iş götürdüğü için uyuyamayan çağatay, öğlen 11 gibi pijamalarını çıkartıp bir koltukta 1 saat kadar kestiriyor. diğer tarafta ipek cumartesi çalışmak zorunda kaldığı için bitiremediği ütüleri işe getirmiş kocasının beyaz donlarını ütülüyor.

her ayın 2. pazartesisi kutlanan işe eve getirme gününde işyerlerinde domestik, bayramvari ve müşkülpesent bir hava esiyor.

Salı, Mart 25, 2008

anahtar kelimeler: rüyada yatağa kaka yapmak

merhabayn sevgili serayseverler,
uzun süren bir sessizlikten sonra, uzun sürecek bir sessizlik öncesin yine sizlerle birlikteyiz.
ağrı dağı'ndan bir okuyucumuz rüyada yatağa kaka yapmak şeklinde bir aramada bulunmuş.

efenim şimdi rüyada yağata kaka yapmak haram mal, hırsızlık, zarar ve ziyana...bi dakka ya. rüyada yatağa kaka yapmak gerçek hayatta da yatağa kaka yaptığınıza delalet eder. çabuk uyanın allah kahretmesin.
sıçtınız.

haftaya aynı güğüm ve aynı ebatlarda buluşmak üzere. hoşçakakanız. ahhayt. öhm, pardon.

duş beni tütmeden ya da ev yapımı kısır döngü

geçende arkadaşlarla içiyoruz. hep bu kısmı var nedense. geçende arkadaşlarla s.çıyoruz da görmedim bi gün.

neyse.

geçende arkadaşlarla evde uyanıyoruz. akşamdan kalma değiliz ama bir zor geliyor yine de uyanmak. kalkıyoruz duş alıyoruz arkadaşlarla. kahvaltı ediyoruz, geliyoruz bi kahve koyuyoruz oturuyoruz masaya. oydu buydu derken bi bakıyoruz öğlen olmuş. öğleni ediyoruz arkadaşlarla. dönüp bakıyoruz ne yaptık diye. fıs. neyse diyoruz daha günün geri kalan 12 saati var en azından diyoruz. günün en güzel saatleri bunlar diyoruz. sonra. öyle oluyor böyle oluyor, bi bakıyoruz yine, saat 3. yuh. ne zaman oldu 3 saat. zaman su gibi akıp gitmiş. bakıyoruz arkadaşlarla birbirimize. geçende arkadaşlarla biribirimize bakıyoruz. bi tanesi ben acıktım, diğeri benim çişim geldi, bir üçüncüsü ise izzet altınmeşe diyor. çiş yapıp yemek yemeye iniyoruz. üçüncü odada radyo tatlıses dinliyor.

yemek faslı nedense uzun sürüyor. bir de rehavet çöküyor geçende arkadaşlarla üzerimize. uyuyoruz 1-2 saat. e akşamüzeri oluyor haliyle. hadi arkadaşlar diyorum. hadi ya. azcık silkinin. acıkanın canı kahve istiyor. çişi gelenin yine çişi gelmiş. izzet altınmeşe dinleyen rıza silahlıpoda sayıklıyor. kahve koyup oturuyoruz yine masaya. öğlenden öğleden sonraya kadarki rutin tekrarlanıyor. geçende yine çok tembeliz arkadaşlarla. bi çiş bi yemek bi belkıs akkale. bu şekilde geçirilebilecek saatlerin haddi hesabı yok.

gece oluyor, hava kararıyor. kendimizi kandırıyoruz geçende arkadaşlarla. nachtaktiv sanıyoruz kendimizi, hemstır gibiyiz. saatlerce çiğnenen etli yaprak dolması kıvamına gelmiş bir ders çalışma çabasından başka birşey kalmıyor geriye. acıkana azcık peynir ekmek verip, çişi gelenin çişini yapıp dişini fırçalayıp, ömer danış diye hönkürenle beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar söyleyip yattuyuyoruz.

geçende arkadaşlarla yine kısır dönüyoruz.

Pazartesi, Mart 17, 2008

pes

pes konusunda başarısızlık olarak bile nitelemekte zorlandığım bir başarısızlık abidesiyim. sorun pas yapamamak değil, kanatları kullanamamak, orta çekememek falan da değil. çok daha temel başka bir problem var -gerzek olabilirim?-. olmuyor da olmuyor. suudi arabistan'ı bile hafife alamıyorum. oynamayı oynayabilmeyi çok istiyorum ama nafile. o yüzden burnout'ı daha çok seviyorum. rampaların hastasıyım, truck takedown ustasıyım. zolkan'ın da hastasıyım ayrıca.


vay be.

Perşembe, Mart 13, 2008

daha güzel bir türkiye için


bugün bir füsun önal'ın bir şevket uğurluer eşliğinde televizyonda boynunda dana madalyon bir kolye ile gözlerini kapaya kapaya, parmağını şıklata şıkla, dünyanın en matah işini yapar gibi kasıla kasıla fever söyleyebildiği bir türkiye'de yaşamak istemiyorum ben.

sen 'aşk çiş gibidir gelince tutamazsın' diye roman yaz sonra git fever söyle. olacak iş mi?