Pazartesi, Aralık 30, 2002

hafiza diorus yok diyorus kimseyi inandiramiorus -inaniomudunus yoksa hatirlayamadim sindi?-
alin size en babasindan memento:
bugun burcuyu döt leventten almaya gidicektim annem de "ben kuaföre gidicem" dedi, onu oraya biraktim burcuyu aldim arabayi tekrar guaförün oraya birakmam gerekio önce dedim burcuyu eve birakiyim sonra arabayi birakip ben de dönerim, tam bizim evin sokagina sapicaktim ki bi an icin bütün short time memory' m silindi ve burcu sahittir ki gayet içten bir vurguya su cümleyi kurdum:
"napiyorum ben ya"
salak burcu iste. güldük baya.
sevgili jack;
bilmiorum valla, bi tarafinda patlayacak türden bi seye benzemio ama yine de dikkatli ol yani.
sevgili sümmük;
bilmiorum valla noluyo ben de anlamadim aptal oldum valla, bi tarafimda patlamasin sonra bu.
sevgili jack;
a a a üstüme iyilik saglik saglik bu ne nese bu ne mutluluk böyle noluyo kendine gel.
bak gece simdi sicacik kollari dimi, uyku pompaliyor beynine, büyülü tatli rüyalara çagiriyor belki aglayacagin ama hiç ölmeyecegin.
üzülmek simdi ne kadar anlamsiz, kendinle hesaplasmak, hiçbirseyi kaçirmadin kizma kendine bunlar için, kendi derini yüzmek mideni bulandirir sadece, gördüklerin de gerçekler olmaz hem, ayni degil ki simdiyle o zaman. Bu kIzgInlIk bu kendini suçlayis hiçbir yere götürmez seni.
Bilmiyor musun? Ögrenmedin mi ya da daha?

Cumartesi, Aralık 28, 2002

oldugun dinledigin anladigin affettigin hissettigin bildigin gördügün birakmadigin için
Sari duvarlari vardi. Sari, soluk, hüzünlü duvarlari.
Resimlerle doluydu duvarlar. Çesit çesit, birbiriyle uyusmayan, renkli, siyah beyaz, gizli, merak uyandiran, sIkIcI resimlerle.
Her resmin ayri bir anlami vardi. Anlamsiz, önemli, gereksiz, bilinemeyecek, sakli, apaçik, birbirini tamamlayan anlamlari.
Anlamlar kaybolusa götürür. Açik, istenen, içinden çikilamaz, geçmisi anlamlandiran, gelecegi önemsizlestiren, siliklestiren, geri dönüsü olmayan kayboluslara.

Ve Kayip olunmaz, Kayip dogulur
24 aralIk 2002 / homelike
Hiçbir zaman göremeyecegini gerçegi son ana kadar anlayamayacaksin. Üzülme bunun için. Senin suçun degil. Ya da bugun Noel olmasinin. Noel ne ki? Kirmizi kapsonlu bir adamin delilik nöbetleri mi? Ya da kirmizi kapsonsuz bir adam? Kapson gözetmeksizin degisik seyler yapmak için ugrasan adamlarin dogum, ölüm, hediye dagitimi gibi gereksiz ama kimi zaman neselendiren çalismalarinin 2000 yil sonra bile sürdürülmeye çalisilmasinin basariya ulastigini gösteren güzel bir gün. Kisaca Noel demek daha iyi sanirim.
Nerede kalmistik? Neyse bosver kalmayalim hiçbir yerde. Biryerlerde kalacak zamanimiz yok bizim. Noel bugün mutlu, huzurlu ve neseli olmaliyiz. Duramayiz, kalamayiz. Gerçi bazen kalmak de gitmek kadar eglenceli olabilir ama simdi tam su anda sonsuza giden bir huzur ve neseyle doluyken içim durmak beni yorar.
Sen? Sen mi? Sen benimle geliyorsun, benimle gelmelisin. Sensiz bir gidisi kaldiramam ben. Bilemiyorum aslinda kaldirip kaldiramayacagimi çünkü hiç düsünmedim bile böyle bir seyi. Ben, sen benimle geldigin sürece varim. Yanimda oldugun sürece. Bagimlilik mi diyorsun buna, kendini kaybetmek, kendini gercek anlamda kaybetmek mi? Hayir degil. Bunu bilebilir misin? Belki. Ama su an oldugun halinle hayir. Ben de seni böyle istiyorum. Bunun ne demek oldugu hakkinda en ufak bir fikrin bile olmasin istiyorum. Sen hiçbir zaman göremeyeceksin bu gerçegi. Hiçbir zaman göremeyecegini gerçegi son ana kadar anlayamayacaksin. Anlayamadin da. Bak hatirladim gördün mü? Ben kazandim. Ama sen kaybetmedin.

Perşembe, Aralık 26, 2002

cemal süreyya bir ikinci yeni dönemi sairidir ve kendisi ölmüstür -yani kendi kendine degil de "kendileri ölmüslerdir" anlaminda demek istiyorum. Cevdet sunay'in cemal süreyya ile bir alakasi yoktur. Cemal gürsel de cevdet sunay gibi birseydir ve o da ölmüstür ama bunlardan hangisinin asker oldugu tarafimdan su an itibariyle bilinmemektedir. Eger bunlardan biri askerdiyse o biri savasta ölmüs olabilir. acaba cemal gürsel savasta mi ölmüstür? ölmüsse bile 2. dünya savasinda ölmüs olamaz çünkü biz 2. dünya savasina 2. inönü -yani ismet iste kaçinciysa artik- zamaninda girdik. o yüzden ancak ismet inönü 2. dünya savasinda ölmemis olabilir. Cemal gürsel 2. dünya savasinda ölmemis olamaz. Ama ölmüs de olamaz çünkü o asker degildi. Peki ne zaman öldü bu adam?
bu arada sanirim asker olanin cemal oldugu gibi bi sonuca da vardik sanirim.

Salı, Aralık 24, 2002

Pazartesi, Aralık 23, 2002

çok bilmis bir arkadasimizin -ki biz ona kendi aramizda burcu diyoruz- hatirlattigina gore benim mütis unutkanligim carsamba degil sali olmus. Unutmusum.

Pazar, Aralık 22, 2002

dinneyelim öörenelim apdeytlendi, valla ben yabmadim.
ilgilenennere duyurulur
en unutkan insan payesini sonsuza dek tasiyabilmemi saglayacak bir unutkanlik yaptim.
haftasonu gizli baççede otururken kaybolmus olan ve bizim arayip arayip da bulamadigimiz -zaten bu da kayboldugu anlamina geliyor- cep telefonunu o gün yanimda tasimis oldugum kiyafet torbasinin içinde bulan annem carsamba gunu beni arayarak bir telefon buldugunu söyledi, yarim dakika kadar bunun ne telefonu oldugunu anlayamadim ama asil unutkanlik bu degil tabi.
Telefonu kapadiktan hemen sonra telefonun sahibine ulasmaya çalistim ama aramalarima yanit vermedi, bir iki tane de msg attim ama aksama kadar haber çikmadi.
Neler oluyordu? Telefonun sahibine ne olmustu? Aramalarima cevap vermemesinin onu kaybetmis -ve annemin bulmus- oldugu cebinden ariyor olmamla bir iliskisi var miydi? Bir insan daha ne kadar unutkan olabilirdi?

Cuma, Aralık 20, 2002

Uzun süre debelendi yatakta, uyku ile uyaniklik arasinda görülen, hiç de tatli olmayan rüyalar, tavanda hareket eden gölgeler, tek bir renk: karanlik bütün odada, gözleri o renge alismis, görmemezlikten gelemeyen, kendi kendini iki yanindan tutup farkli yönlere çekmeye çalisan ve ikisinde basarili olamayan bir adam, ortada kalan, karar veremeyen, -verdigi kararlarin yararsizliklarinin ve çikmazlarinin içinde yasarken nasil yeni kararlar alabilirdi zaten- bir ucu sevigde bir ucu nefrette duygulariyla ne tam anlamiyla sevebilen ne de nefret edebilen bir adam, yeni sesler duymaya çalisan...AMA HEP GÜRÜLTÜ VARDI HEP KARMASA HEP ANLAMSIZLIK VE GARIP BİR RENGİ VARDI KARANLIGIN, SIYAH DEGILDI, BEYAZ DEGILDI, GRI DEGILDI, PIS, BULANIK, ANLAMSIZ, SABIT, KORKUTUCU BIR PEMBEYDI, UYANMAK ISTEMIYORUM UYUMAK DA ISTEMIYORUM, TEK ISTEDIGIM...
Söyleyemedi bunu.Korktugu sey söylemek degildi, söylebilirdi ya da söylemeyebilirdi; o gölge bunu duyabilirdi ya da duymayabilirdi; korktugu sey bunu söylediginde onun duymamazliktan gelmesiydi.
bu günün dinlenmemesi gereken bir sarkisi:
godspeed you black emperor - moya
soguk simdi, mutsuz mu? Degil bile belki bilemiyor, anlayamiyor, bunlatici bir agri yorgun kafasinda, daha çok düsünmek istiyor ya da birakip uzaklasmak, ama yapamayacaginin farkinda, soguk bir odada yalniz, mutsuz mu?
tek bir insan yok etrafta, simdi suracikta ölüp gitse ya da birden yasamaya baslasa farketmeyecek kimse, en azindan farketmesini istedikleri, gidip geliyor agrilari, ve kendi aslinda olmadigi birine, hiç bir yolu yok gibi öyle olmadigini göstermenin, gücü de öyle. bu kadar sogukken hersey daha mutlu olunabilir mi? bütün o iyi dilekler bir ise yarar mi? ne kadar iyi olsalar da yaninda olmadiktan sonra ne farkeder ki? eder mi?
hareketleri yavas bütün enerjisi beynine gidiyor ve daha çok üsüyor artik, basinda bir el hissettigini sandi, o kadar emindi ki o elin yoklugundan irkilmedi, dönüp bakmadi bile, hayati her an daha çok kayiyor, odaklaniyor yanlizligina, gözlerinde kocaman mercekler varmiscasina, daha çok hissediyor bu soguklugu, kaçip kurtulmak istiyor ona dogru ama oldugu yerden göremiyor bu sicak bir sehir belki ya da buz tutmus bir deniz. daha fazla sogukluga tahammülü kalmadi artik. Kendi hatalari, baskalarinin hatalari, kimsenin hatasi olmayan seyler o kadar yordu ki onu sogugu bile hissetmiyor artik. Sadece basindaki agri. Son bir adimi kaldi atacak. Son bir umudu, onu da bu adimla atacak. Daha da mi soguk olacak?

Perşembe, Aralık 19, 2002

vücudum psikolojik manipulasyon çabalarima kendi psikolojik silahlariyla karsi koymaya çalisiyor, sahte mutsuzluklar, ani mod degisimleri, mutlu anlarimi paranoyalarla karartma denemeleri ve kararsizliklarla, benim kendimi mutlu etme çabalarimi bosa çikarmaya çalisiyor ama sonuna kadar savasacagim ve kazanacagim.
-dinneyelim ögrenelim standi apdeytlendi.

-kanal d'nin programina baktim "sira bende" cumartesi 12deymis. hadi bakalim 15 dakkaligina ben de mesur oliyim.

Çarşamba, Aralık 18, 2002

I need so
To stay in your arms, see you smile, hold you close
And it weighs on me
As heavy as stone and a bone chilling cold
I was just wondering if you'd come along
Hold up my head when my head won't hold on
I'll do the same if the same's what you want
If not i'll go
I will go alone
siradan bir sali gecesi
saat 20:00 - üç kisilik bir grup halinde yemek yenmek üzere asmalimescitteki kino adli sempatik mekana gidilmistir.
saat 22:00 - bes kisilik bir grup halinde eve dönmek üzere kinodan kalkilip yola cikilir.
saat 22:30 - bes kisilik ayni grup arkadaslarinin kuzeninin doomgününe söyle bir bakmak üzere cumhuriyet meyhanesinin kapisindan içeri girerler.
saat 02:30 - grup meyhanenin bir kösesinde bitirilmis büyük bir sise raki ve çalinan sarkilara çirpilan ellerle oturmaktadir
saat 02:45 - sözkonusu grup taksim meydanindaki sira bende bödösünün kameralarina karsi "siranin bende olduguna dair ciddi süphelerim var", "aa sira bende mi yok canim olsa olsa sendedir" , "sira dedigin nedir ki olsa olsa bendedir" gibi repliklerle sarhosluklarini kusmaktadirlar.

olaylarin bu kadar büyük bir hizla bu saçmalik seviyesine nasil erisebildigi bir muamma olarak kalacaktir.
geçen senelerde bir sene bir reklam cingIlInda da kullanilmis olan ve bu aksam kendime hediye etmis oldugum "i have to admit its getting better, getting better every day" yada kisaca getting better adli sarkiyi söylemis olan pek bi ispanyol arkadasimizin adini bilene 10 puan vericem.

Pazartesi, Aralık 16, 2002

dinneyelim ögrenelim adli bölümümüz sayfanin sol alt taraflarinda bir yerlerde hizmetinize girmistir.
dinleyin, ögrenin bozmayin benim kafami.

Pazar, Aralık 15, 2002

sevgili günnük;
simdi sen benim hakkimde herseyi bildigini falan saniyosun ya, hani ukalalik falan yapiosun. aslinda yok öle bisi biliomusun,aslinda var ya ben sana herseyi anlatmiorum yani bilmedigin büsürü sey var.girsin sana.
birak ki onlari artik bulasmasinlar sana, unut ki artik hepsini yemesinler beynini, bas ki üzerlerine ez ki onlari, en ufak parçalarina kadar ayir ki onlari firlatip at ki gelmesinler artik hiç geri, kurtul hepsinden, ye onlari özüt,gebert,öldür.

Cumartesi, Aralık 14, 2002

güncel yasamin en kritik ayrintilarindan biri deodorantlarin -ki bunlara tergiderici de diyebiliris- hangi yönde ve hanki açiyla sIkIldIgIdIr.bi deodorantin dogru amaçlarla kullanildiginda insanlarin -hayvan da olur- güsel kokmasini ve hatta ter kokmamalarini saglayabilecegi halde yannis yönde sIkIldIgI takdirde -açiya da bagli olarak- bütan, izobütan, propan, izopropil miristat gibi güselim kimyasallarla yasamsal sürecimizin en fazla bir kelebegin ömrü kadar bir sürede bitmesini veyahut yesil kaaverengi siyah ela gibi renklerde tezahür edebilecek gözlerimizin artik bizim için bir anlam ifade etmemesini saglayabilir. Eger bütün bu sartlar saglanmissa ve biz hala ölememissek ayakli bir bomba ya da gözleri çok güsel kokan ya da deodoranttaki alkolden kafayi bulmus insanlar -hayvanlar- olarak dolasmamizin da bi sakincasi yoktur, ama ter de kokaris bi yandan ki bu iyi bisi diil kanimca, tek kötü kokan bi sividir,sevmeyis.
deodorantla antiperspirant ayni sey deil mi? sorusu ise bu konunun kapsami disindadir.
soru:bi insani mutlu edebilecek en küçük sey nedir?
ceap: böyle bir sey o kadar küçük olabilir ki aslinda fiziksel olarak varolmasina bile gerek yoktur.
alternatif ceap:ancak sadece fiziksel açidan incelendiginde ceap sivrisinek.
sefgili günnük;
çok mutluyum bugun o yuzden seni bütün hödüklügün ve gudikliginle kabullenmeye karar verdim.

Pazar, Aralık 08, 2002

ev istilacilarinin istanbul subesi burcu scognalli tarafindan istila edilen odam hunharca dekore edildi. Duvarin kenarinda disardan gelen nemle hemen yanindaki kendisinin portakal renklisiyle hibritlesen ve mükemmel bir görüntü kazanan mavi krapon kaadi arkasina karton dikilmek -gerçek anlamda-, üzerine fotograflar yapistirilmak ve duvara cakilmak suretiyle odanin sol ön kösesinde bir duvara eklendi. Hemen yanina yillardir dinlenmemis ve büyük ihtimalle çok uzun süreler de dinlenmeyecek olan eski plaklar ortalarindan duvara saapildi.
Odanin bir diger kosesinde durmakta olan dolabiln kapagina az önce duvara saapilmis olan plaklarin kaplarinin ortadaki deliklerine fotolar yapistirilarak bir foto albumü görüntüsü kazandirildi, bu arada plaklarin ve krapon kaadinin oldugu kosede duran ve gereksiz yer kaplayan masa üzerindeki pikap odanin baska bir kösesine konularak disari atildi ve dier masa sola dogru cekilerek orada ufak bir yastik kösesi yeri açildi.
Bütün bu deisikliklerle oda daha sicak ve daah genis bir görünüm kazandi bana göre. Odanin bu gunleri gormesini saglayan pastörize yogurt uzmani Burcu Kaymakligil'e tesekkurlerimizi bir borç biliyoruz. Biz kimsek artik?
hmm neler yapabilirim, neler yapabilirim?
kahve evet kahve içebilirim kahve güzel kahve cici kave sicak kahve, sonra yaninda çikolata yiyebilirim, tatli çikolata mutlu çikolata, baska baska ne olabilir bakalim hmm yemek yiyebilirim büssürü yemek, güzel yemek bayram yemek anne yemek baba yemek, soona soona eet sey var neydi o ya hah evet çorba hazir çorba tavuk çorba tuzlu çorba;
daa büsürü sey var gidim bakim hepsini yiyim içim mutlu oliyim, oliyim dimi? oliyim oliyim.
hayatimda fazla olan ya da istemedigim gibi olan seyler var ama ne olduklarini belirleyemiyorum bunlarin. SanIrIm bu fazlaliklar baska bazi seylerin eksikliklerinden kaynaklaniyor. Benim elde etmek için hiç çaba göstermedigim ve yokluklari gorunurde çok daha basit seylerle doldurulabiliyormus gibi görünen seylerin. O kadar çok yagmur yagiyor ki. Hayat benim dengesizligimle bas edemiyor sanirim ki ben de edemiyorum ki hiçkimse edemiyor. Zaten artik dengesizligime dengesizlik demek ona haksizlik yapmak olmaya basladi, çok bambaska birsey oldu o simdi. Bütün isteklerimin, kararlarimin, alisknaliklarimin, davranislarimin -davranamayislarimin- önüne geçiyor.Sadece yüzlerce damlanin ani anda camlara çarpinca çikardigi sesten kurtulmak için camlari kirmak istiyor canim. Ama artik degisecegim, tabiki bambaska bir insan olmayacagim ama "ben" dedigim ve yillardir hoyratça fiziksel ve ruhsal açidan sömürdügüm bu sey'e daha iyi davranacagim, belki daha acimasiz olmaya da çalisabilirm. Belki bunlar kocaman yalanlar da olabilirler. DIsarIsI ve içerisi çok farkli seyler simdi, ikisi de varliklarini alabiligine hissettiriyorlar. Ve ben yüzbin sene boyunca bu koltukta oturup yüzbinsene boyunca ayniyagmurdan nefret edip yüzbinseneboyunca güzel seyleri özlemeye devam etmek istiyorum

Çarşamba, Aralık 04, 2002

cumartesi günü yapamadigim seyi bugun yaptim ve huzur dolu bir gün geçirdim -geçiriyorum-.
12ye kadar uyku televizyon banyo net dörtlüsünü ilerleyen saatlerde güsel bi yemek daha çok televizyon ve kitapla süslemeyi planliyorum.
bu isin en güzel tarafi da aslinda bu kadar çok sey yapiyor -yapacak- olmama ragmen aslinda hicbirsey yapmiyor olmak.
i'm special agent nasstasjia kinski, and this will be the most peaceful day of my life.
simdi artik bilemeyiz biz hiçbirsey çünkü bir zamanlar ardimizda biraktigimiz hersey yoklar artik bizim için, ama birgün arkasini dönmek zorunda kalmaz mi insan? bir kere bile olsun bakmak istemez mi geride kalanlara -ki yanibasindadir izleri hepsinin-?
sitemeterimi 200'e getiren herkese çok tesekkur ve cumartesi günü bi bira benden.
-hm 200*1=200 milyon??!!-
yok yok bira mira vazgeçtim, çok isteyene bi öpücük veririm.

Pazartesi, Aralık 02, 2002

bir gün üç orangutan yolda yürüyorlarmis biri digerine demis ki: uyyuajjjguhuggguuaaaa
öbürü de demis ki: ghhhhnnnaaaaaaaarrghhhh

ahaha ahaa bayiliorum bu fikraya ya, bunun bi de flamingolusu var ama bu daa komik bence.
gece yine boyutsuz karanligiyla karsimda, orada olduunu bildiim seylerin bile varliklarindan emin olamiyorum simdi.
huzursuz bir huzur, mutlu bir mutsuzluk gibi hepsi.