Perşembe, Şubat 24, 2011

yapıbozun

bu sabah taksim-santral yolculuğunda serviste yer kalmayınca en önde mecburen başbakanın üzerine oturdum, daha doğrusu resminin üzerine. şöförünkine çok yakın bir görüş açısıyla yol boyunca etrafa baktım.

servise binmek için beşiktaş'tan taksim'e gelirken yenilenmekte olan deniz müzesinin, onun yanında yerine yerin altına inecek bir otel yapılacak olan eski astro türk tütün fabrikasının, başbakan için yeniden düzenlenen alanda artık olmayan otobüs durağının, üst geçidin, iskelenin yanındaki çay bahçesinin önünden geçmiştim.




solumdan dolmabahçe sarayı akarken sağ tarafımda onun arka bahçesine kondurulmuş olan swissotel yükseliyordu. artık yıkım kararı çıkmış olan Mithatpaşa ya da İnönü ya da Dolmabahçe ya da Fi-Yapı Stadyumu'nun etrafından dönerken sağda -eğer böyle bir şey varsa- dünya imar planları tarihine geçecek bir operasyonla -ve herşeye ve herkese rağmen- yapılıvermiş süzer plaza a.k.a 'gökkafes' tüm ihtişamı ile boğaza bakıyordu. içim sıkışarak taksim'e ulaşmıştım.





hayalet akm'nin önünden kalkan servis, önce taşkışla'ya hava atan hyatt ve ceylan intercontinental otellerinin sonra yıkılıp yerine yenisi yapılan divan oteli'nin önünde kırmızı ışıkta durdu. cumhuriyet caddesini dikine geçip dolapdereye doğru inerken solda sanırım sadece ön cephesinin önemli olduğu düşünülmüş olan habertürk binası, sağda ise zaten yüksekte olan tepenin (elmadağ) üzerine bir dev gibi kondurulduğundan aşağıki vadiye (dolapdere) kafa tutan rixos binası vardı.






bir şehrin hafızası binalarına siner. binalar yıkılınca anılar da yiter.

Pazartesi, Şubat 21, 2011

absint aldık mı?

manet'nin ilk resimlerinden biri. hatta ilki sanırım. perşembe'nin gelişi çarşamba'dan belliymiş.

edouard manet - the absinthe drinker - 1958-59

pamuk gibin

bu resmi bugün ilk kez gördüm. bu nasıl degas demekten de kendimi alamadım. renklerin sakinliğinden, biraz da kompozisyondan sezer gibi olsam da hala inanasım gelmiyor. degas bu resmi amerika'ya anasının akrabalarını ziyarete gittiğinde yapmış.

edgar degas - the new orleans cotton exchange - 1873

atlılar atlılar

çok bilinmeyen bir resmi olsa da manet diye bağırıyor bu resim bence. bu bitirilmemişlik hissi, belirsiz arkaplan, öndeki figürün iyice öne çıkarılması gibi. pek gözel.

edouard manet - the horsewoman - 1875

köprüden geçti gelin

sezancığım sen neredeyse soyut olmuşsun haberin yok.

paul cezanne - bridge over a pond - 1895-98

Salı, Şubat 15, 2011

denet adam ep.2



denet adam taksim meydanı'na yapılmış çiçekten dev kedi heykeline baktı. jeff koons'un puppy'sinin yandan yemiş bir versiyonu olan ve mekanla hiçbir ilişkisi olmayan bu heykeli kimin düşünüp oraya koymaya karar vermiş olabileceğini düşündü. kedinin üzerindeki çiçekler arasında yer yer boşluklar fark etti. gözleri de bir garip bakıyordu kedinin.



taksim meydanı olarak tanımladığımız bölgede bu garip kediden başka ne gibi garipliklerin olduğunu düşündü denet adam. taksim parkı girişinde genellikle boş duran sadece bir takım el işi fuarlarında, önemli gün ve haftalarda kullanılan boş ve atıl bir alan. dev konik ağaç ekran, beyaz plastik akbil satış kabinleri, giriş yapılamayan metro girişleri, çimeni olmayan minik toprak alanlar, dev bayrak direği dev elektrik direği, su deposunun önünü kapatan polis bariyerleri, üç foreks plakanın birbirine çatılmasından oluşan reklam panoları. taksim meydanı tam bir gereksiz nesne çöplüğü diye geçirdi içinden denet adam.

denet adam

denet adam taksim meydanı'na taksim parkının tam girişine kurulan ucube dev koni ekrana baktı. devrim sonrası rusya'sından fırlamış gibi görünen bu yapının tepedeki yaklaşık 10'da 1'lik kısmın yamuk olduğunu fark etti. ayrıca ekran üzerinde piksel görevi gören ışıklar çok seyrek bir şekilde yerleştirilmişti ve koni de yukarıya doğru çok fazla daralıyordu. bu da üzerinde yazan yazıların okunmasını zorlaştırıyordu. ayrıca koni üzerinde akan yazılar akıcı bir şekilde ilerlemiyordu. denet adam hangi aklı evvelin böylesine saçma bir yapıyı tahayyül edip hangi sebeple oraya diktirmiş olabileceğini düşündü.

algı adam

duyu adam arabada giderken arka taraftan bir ses duyar gibi oldu. sanki arabanın sol arkasından geliyordu. babasına sesi duyup duymadığını sordu. babası sesi duymuyordu. duyu adam sesin taklidini yaptı. babası yine duymadı. duyu adam teybi kapatıp kulak kabarttı. ses tam olarak arabanın orta sağından, ayağının altından bir yerlerden geliyordu. sanki arabanın aksı dönerken fazladan bir inilti çıkarıyor gibiydi. duyu adam babasına dikkatli olmasını söyledi.

Pazar, Şubat 13, 2011

giraffe on a ladder

question: why do giraffes not acquire carpentry skills to build ladders to reach the upper leaves?

answer: why should they?


1. learn how to learn things.
2. develop tool building skills.
3. learn carpentry on your own.
4. learn how to make tool building tools.
5. find somewhere to work.
6. find material for tool building tools.
7. build tool building tools.
8. find wood.
9. build a ladder.
10. take the ladder to the tree.
11. put the ladder on the tree.
12. get up on it.
12. eat fruit.
13. go down.
14. take ladder back to where you live.
15. actually carry the ladder to everywhere you go.
16. if your ladder brakes down, gets lost or stolen, go to where you have your carpentery and also to 8.

theory of social practices

one can distinguish between four forms of cultural theories: culturalist mentalism, textualism, intersubjectivism and practice theory. on a very basic level, these schools of thought offer opposing locations of the social and conceptualize the 'smallest unit' of social theory differently: in minds, discourses, interactions and 'practices'.

one branch of cultural theories locates the social or collective in human mind. mind is the place of the social because mind is the place of knowledge and meaning structures - this is the basic idea of culturalist mentalism. culturalist mentalism is based upon -to quote theodore schatzki - 'the idea that mind is a substance, place, or realm that houses a particular range of activities and attributes' (1996).

for culturalist textualism, symbolic structures are not situated 'inside' the mind. instead they have their place 'outside' -in chains of signs, in symbols, discourse, communication (in a specific sense) or 'texts'.

intersubjectivism locates the social in interactions -the paradigmatic case is the use of ordinary language. sociality can be nowhere other than in a constellation of symbolic interactions between agents.

practice theory does not place the social in mental qualities, nor in discourse, nor in interaction. It places the social in 'practices'. a practice is a routinized type of behavior which consists of several elements, interconnected to one other: forms of bodily activities, forms of mental activities, 'things' and their use, a background knowledge in the form of understanding, know-how, states of emotion and motivational knowledge. a practice is a routinized way in which bodies are moved, objects are handled, subjects are treated, things are described and the world is understood. a practice is social, as it is a 'type' of behaving and understanding that appears at different locales and at different points of time and is carried out by different bodies/minds.

andreas reckwitz, toward a theory of social practices.

Cuma, Şubat 11, 2011

posta: haberle cinselliğin buluştuğu yer

tabi ki posta gazetesi bir bulvar değil. cinsellik de türkiye'de en çok sattıran şey değil, zaten bu yüzden bulvar türkiye'nin en çok satan gazetesi değil. bugün bir arkadaşımın da uyarısıyla fark ettim ki posta'nın başarısı cinsellikle ilgili haberlerle olmayan haberlerin sayısını başarılı bir şekilde dengelemesinden  hatta bunun da ötesinde bu haberleri başarılı bir şekilde harmanlamasından geçiyor. nasıl mı? gelin hep birlikte görelim.



posta gazetesinin internet sayfasını açıp haberlere önce üstünkörü bir bakıyoruz. erotiklik-aerotiklik ya da cinsellik/ dengesinde herhangi ciddi bir bozulma görülmüyor. şimdi bir de yukarıdan aşağı ve soldan sağa bakıyoruz. ana haberler kısmındaki 10 haberden 4 tanesi ya direkt olarak pornografik bir içeriği işaret ediyor ya da fesatlık eğilimi olabilecek zihinlerde cinsel çağrışımlar yapıyor.

bir kademe alta inip sağdaki bara baktığımız zaman küçük, temel bir haber değeri olmayan ama doğrudan erotik içeriğe sahip haber başlıkları görüyoruz:
'Güçlü insanlar lezbiyenleri izlemeye bayılır'.
'Yatakta 'Stefani' oluyor'.
'Dünyaca ünlü porno yıldızı Türkiye'ye geliyor'.
'En seksi hostesler hangi havayolunda?'

bunun hemen altında yine güncel haberlerden oluşan bir bar bulunmakta. ama biraz daha aşağı indiğimiz zaman posta magazin adı altında yine benzer manşetlerle hazırlanmış haberler görülüyor:
'Serenay ve Tolgahan yatakta!'
'Turne Jagger'ın 'penisine' takıldı.'
'Kıvanç 'amatör jinekolog' değilmiş'.

magazin barının altında spor haberleri ve onun hemen altında bu sefer videolu haberler mevcut:
'Hem soydular, hem dövdüler'.
'Irina nefes kesti'.

sayfanın yapısı genel olarak bu şekilde. bana kalırsa bu taktik bilindik 'seksi fotoğrafları için tıklayınız' gazeteciliğinden bir adım daha öteye gidiyor. bütün bunlara haydar dümen faktörünü ve sayfa sayısı/fiyat oranının yüksekliğini de kattığımızda karşımıza türkiye'nin en çok satan gazetesi çıkıyor.

Perşembe, Şubat 10, 2011

pipin düşer

sanırım cinsel taciz sadece pipi ile yapılan bir şey olduğundan tecavüz suçlularının ilaçla hadım edilmesine karar verilmiş ya da verilmek üzere. ilaçla hadım nasıl oluyor derseniz buna chemical castration adı veriliyor. dünyada örnekleri az da olsa mevcut. tecavüz suçlarına derman olur mu ancak pipiye derman olmayacağı kesin.

tecavüzün oluşmasına sebebiyet veren durumları engellemek yerine böylesi bir kökten çözüme gitmek bana pek mantıklı ve etik gelmiyor açıkçası.

bunu öneren bunu da önerebilir: tekrarlayan hırsızlık durumlarında kolun kesilmesi, tekrarlayan küfür ve hakaret durumlarında dilin kesilmesi, tekrarlayan trafik kazası durumlarında el ve ayakların bilekten kesilmesi, tekrarlayan basiretsizlik durumlarında beynin bir bölümünün alınması...

Cuma, Şubat 04, 2011

patentomento: monopoli

monopoli (1904)

oynamaktan zerre hazzetmediğim bu müthiş oyunun patenti 1904 yılında alınmış. aslında monopoli, the landlord's game adlı bir oyundan alınma imiş ancak üretime geç geçtiği için monopoli almış yürümüş. oyunu tasarlayan Elizabeth Magie adlı şahsın amacı Georgism prensiplerine göre kiraların mülk sahiplerini nasıl zenginleştirdiğini ve kiracıları nasıl fakirleştirdiğini göstermekmiş. 






Çarşamba, Şubat 02, 2011

yimeh gaşşığı

almanya'nın en fantastik restoranıymışcasına beşiktaş'ta açılıverdi kochlöffel. sanırsın ki almanya'da nereye baksan, ne yöne dönsen kochlöffel. almanya'da 94 şubesi olan bu zincirin berlin, hamburg, münih, stuttgart gibi şehirlerde tek bir şubesi bile yok. ee ne demişler at yalanı, seveyim inananı.


bugün sipariş verdim kendisinden baget'i -bizim köyde tavuk budunun alt kısmına baget derler- yanlış anladığım için göğüs etli vasat bir baget sandviç yedim. beğenmedim. bir dahakine köşedeki kanatçıdan söyleyeceğim.

zincirleme usb

bilgisayarlardaki usb giriş sayısının pc'lerde genelde 4 mac'lerde ise 2 olması zaman zaman sorun yaratabiliyor. aslında beni daha çok rahatsız eden bu girişlerin birbirine çok yakın olması ve çirkin tombalak bir usb stick taktığınızda yanına hiçbir şey takamamanız.

çinli jiang gonglue olayı çözmüş ve if konsept tasarım ödülünü almış. üretileceği günü heyecanla beklemekteyiz.