Perşembe, Mart 24, 2005

aylak adam yarım kalmıştı, devam edelim :

"Gitti, masanın önünde durdu. İşte üç haftaya yakın seslendiğini sandığı insanlar bunlardı. İşini bilenler, sadaka vericiler, et alışverişçileri mi anlayacaktı onu? Elini yazdıklarının üstüne koydu. Almadı. Biliyordu. İlk hikayesi. "Bir Büyük Şehrin Gürültüsünde İnsan; kimseye sezdirmeden istediği zaman yellenebilir. O yellenemezdi," diye başlıyordu. Bu cümlede adamın bütün hayatının gizli olduğunu kim farkedecekti? Ya ikincisi, sık sık burnunu çeken kadının hikayesi! Sonra yarıda kalan hikaye! Tiklerden bahsetmişti. Boynunu kütleten bir adam vardı. İyi ki bitmemişti. Onlar "Sonunda beni sürüklediği büyük felakete rağmen onun kollarına atıldığım gecenin tadını unutamıyorum," diye başlayan hikayeler isterlerdi.

Hiç yorum yok: