Cumartesi, Kasım 30, 2002

bugun sakin bir gün geçirmek arzusundayim. televizyon patlamis misir pijama terlik öncesinde bi banyo belki sicak oda ev yemegi kitap müzik ve huzur.
i'm special agent jack bauer and this will be the most peaceful day of my life.
tamam basagrilarinin büyük bir kismi psikolojik, tamam benim basim da çok sIk agrimiyor ama bi kere agriyince neden hiçbir sekilde gecmior kafeinse kafein novokainse novokain geç artik git artik rahat birak beni ya.

Çarşamba, Kasım 27, 2002

üzerinde hatalarla dolu bir yazi bulunan bir sayfada hatalar, ufak karalamalar, üzeri çizilmis kelimeler kolay kolay fakedilmez, fazla göze batmaz; oysa mükemmel bir düzende ve hatasiz yazilmis bir sayfada tek bir çizik bile hemen göze çarpar, rahatsizlik verir.
hayat ne kadar iyiye giderse küçük rahatsizliklar o kadar büyüyorlar.
ama herseyi halbuki o bütün kadar bunlari beceremiyorum bu ki kadar elime içinden yüzüme çikilmaz bulastIrIyorum bir sürekli hale. Tam getiren gerçekten de birseyler benim yapabilecegime aslinda inanmisken. Ama kendime bu inanmisken benim yeni ve hayalkIrIklIklarI degisemem biniyor ki üstüste ve benim nereye kaldiramayacagim gidiyor kadar bilmiyorum agir artik ve düsünecek daha gücüm da kalmadI uzaklara pek sürükleniyor zaten bilincim. Ne birsey söylemek istiyor canim artik ne de yazmak.

Bu kadar karIsIk görünürken hersey ne kadar da basit aslInda.

Pazartesi, Kasım 25, 2002

ben BBG'nin sevdigim insanlarla olanini istiorum. çok istiorum.
dün otokedi ögrendim, kIrmIzI kurdaale taktIlar bana. Ben de beni bu günlere getiren otokedi operatörü, uslanmaz mimar, heyecanlI insan Selen Hocama tesekkürlerimi bir borç bildim. Sonra da ev çizdim bugün hemen.
gece istahI denen bi kavram mevcut. saat 12 sularinda önce mutfaga inip dolapta ya da açikta buldugum seyleri tüketmemle baslayan ardindan bilimum sicak corba kahve çikolata cips çesitleriyle devam eden bir süreç, bir döngü. Peki neden döngü? Çünkii normalde insan belli bi miktar yemek yedikten sonra doyar ve daha fazla birsey yemek istemez, ama bende tuzluya ve tatliya acikma gibi iki ayri durum tezahür ettiginden ve benim canim tatli yedikten sonra tuzlu, tuzlu yedikten sonra da yine tatli çektiginden bu bir döngü olmus oluyor. Mantiksal olarak benim bu döngünün bir yerinde doymam ve döngünün döngülügünü yitirmesi gerekiyor fakat bütün bu obezite sürecine son verebilmek için benim ya midemin bulnamasi ya da uyumam gerekiyor.
genellikle ikincisiyle son buluyor olmasi ise ayri bir incelemeyi gerektiriyor sanirim.

Pazartesi, Kasım 18, 2002

sevgili jack;
pragmatik oldugun kadar spastik, vicdan yapIcI oldugun kadar dangalaksIn da.
psikolojik özelliklerinin çesitliligi beni her geçen gün daha da sasirtmaya devam ediyor.
cennet yurdumuzun güzel kösesi istanbulumuzun son zamanlarda sIk sIk londravari sislerle kaplanmasinin özel bi nedeni var mi acaba? yani kiyamet alameti olmasi ya da yüce rabbimizin bize gönderdigi, önümüzü göremedigimizi günahlara boguldugumuzu gösteren isaretler gibi bilimsel nedenler falan mI bunlar, yoksa global IsInma, ekolojik dengenin bozulmasi gibi batIl inançlardan mI kaynaklanIyor, yarin sabah bizim meteoroliji bölümüne gidip bi soriyim bari.
ama nedeni ne olursa olsun çok süper bisi, biçok sey aksiyo falan galiba ama banane, beni aksatan seyleri kimse umursuyo mu?

Pazar, Kasım 17, 2002

sevgili jack;
akIl sagliginla ilgili ciddi endiselerim var.
ahhh.
sevgili günnük ya,
sen aslinda çok iyi bi günnüksün, ayy canim benim yaa. uyy uyy yanaklara bak bIgI bIgI. çok seviom seni ya, gel bi güres tutusalim senle hadi hop Innggh hobaa.
gizli bahçenin alt katinda bütün duvari kaplayan bi resim var. Eski evlerde ya da fotografçilarda falan olan hani böyle ya karli bi orman ya da sonbahar manzarasi gibi resimlerden.
pumanin çok populer spor ayakkabilari da aslinda çok eskiden futbol ayakkabisi die satilan seyler.
milli takim t-shirtleri ve benzeri seyler de yine hep eskinin konseptleri.
çok gusel aslinda hepsi yani eskiye dönüs falan çok hos gayet memnunum ben bundan ama daha ne kadar gidicek acaba die de merak ediyorum yani bi yerde sIkIlIp aman yeter artik mi diycez yoksa eskiye daha eskiye die gidip sonunda geri evrimlesmeye mi baslIycaz? böyle birseye sahit olmak eglenceli olabilirdi.
ama en kötüsü de geriye geriye giderken 80lerde takilip kalmak olurdu heralde.
üzerimde kadife bi giysi oldugu zaman kendimi çok huzurlu ve güvende hissediorum, mantikli bi açiklamasi yok bunun biliyorum ama öyle iste, yani huzur tamam bi yere kadar ama güven ne alaka?

Pazartesi, Kasım 11, 2002

huzur diyince aklima geldi:
eski ramazanlarda böyle bir "huzura dogru" diye bir program vardi TRT'de, arkada dag çayirlari ve tahtadan bir kulübe manzarasi önünde korkunç suratli bi adam çikar ve bisiler sölerdi dindi sureydi kurandi falan, ne söyledigini bilemiyorum çünkü ben o kadar korkardim ki ondan söyledigi hiçbirseyi dinleyemezdim, rüyalarima girerdi. sonradan TGRT'de çikmaya basladi ama hala eski korkunçlugundaydi, performansindan pek birsey kaybetmemisti.
belki de tanrinin insan sekline girmis haliydi o amca? ama yok canim olamaz.
adI neydi acaba? belki de gerçek huzuru nasi bulucagimizi anlatiordu amca? keske izleseydim zamaninda bu hallere düsmezdim.
benim hiç bir dengem olmadi.
dengeli olmak ne demek bilmiyorum. dengesizligimi de pek disa vurmamaya calisiorum ama basariomuyum bilemiorum, yani kimse "uff su cocuga bak ne kadar da dengeli" demiyodur arkamdan.
çok kötü bisi diil dengesizlik seni taniyan insanlar varsa çevrende ve onlar da dengesizse zaten idare edio iki taraf da birbirini,
ama dengesiz olunca insan hayati da biras dengesiz olsun istio yani dengeyi kaldiramio. cok monoton bir hayat herkese verdiginden daha fazla rahatsizlik vermeye baslio. huzur ayri birsey tabi dengeyle alakasi yok onun, o olsun.

Cuma, Kasım 08, 2002

o kadar girmek istemiorum ki derslere o kadar bunalIorum ki herseyden ve istanbul o kadar güzel bir sehir ki duramIyorum derslerde; günün herhangi bir saatinde yapacak güzel herhangi ber sey bulabildigi bir sehirde insan nasil bir sInIfa tIkIlIp ders dinleyebilir ki?
biri bana ne istedigimi söyleyebilir mi?
-bugün yeni bir gündü dedigim gibi.
-evet konusmustuk dün gece.
-ama yeni birsey olmadI.
-e söyledim ya sana.
-ama ben onu saka sanmIstIm. yani kendi kendine olmicak olmicak falan dersin ama olur ya hani.
-yok ben ciddiydim.
-peki bir gün degisecek mi bütün bunlar?
-hayIr.
-saka mI bu?
-hayIr.
yarIn yeni bir gün degil mi?
evet öyle.
ama yeni birsey olmayacak degil mi?
evet olmayacak.
peki bir gün degisecek mi bütün bunlar?
hayIr.

Çarşamba, Kasım 06, 2002

biriken derslere çalIsmaya, dagIlan odayI toplamaya, uzayan saçlarImI kestirmeye, monotonlasan hayatimi, bozulan iliskileri toparlamaya çalIsmaya üseniorum artik ben.
ich brauche aktivierungsenergie.

Pazartesi, Kasım 04, 2002

istinye sahilini çok seviorum.
istinyeden minibüse binip ön koltuga oturup cami açmayi ve etrafi seyrederek yavas yavas gitmeyi.-minibüs yolcu alir cünkü yavas gider o yüzden-
Ve geceyse eger, portakal renki isiklarla içimin isinmasini ve gece havasinin garip kokusunu içime çekmeyi, dinledigim müzikle herseyin degismesini, oldugundan farkliymis gibi görünmesini, yolun sanki hic bitmeyecekmis gibi gelmesini, minibüsün hizlanmasiyla suratima çarpan rüzgarla ürpermeyi ve hafifçe kapamayi gözlerimi, herseyi rahatça düsünebilecek kadar açik olmasini zihnimin, ve düsünmeyi herseyi rahatça, rahatlayarak; sürekli denizi, eski evleri ve denizi seyrederek gitmeyi ve hiçbir yere varmak zorunda olmamayi istemeyi ve kisacik bir an için de olsa gerçekten öyleymis gibi hissetmeyi seviyorum.

Pazar, Kasım 03, 2002

ben ne zaman adam olucam merak ediorum.
hayal kirikliklarinin bi sonu var mi acaba? yoksa onlar periyodik olarak gerçeklesip benim gibi moralleri içlerindeki tek ayakli bir masanin kenarinda duran ve oradan düsüp bozulmayi bekleyen insanlarin canlarini sIkmak için yaratilmis koku bombalari mi?
iyiye gitmiycekse hersey bunu bilmek istiorum. ve hatta hiç mutsuz da olmayacagim eger öyleyse.
hayaller ne kadar büyük olurlarsa o kadar büyük bir gürültüyle kirilirlar ve insanlar küçük hayallerle yasayamazlar.
sevgili jack;
keyfin bilir güzelim. bana farkmaz.
sevgili günnük;
aa sensin be hödük; bana hiyar diyen kimdi salak? istemiorum barismak falan. seytan görsün yüzünü. moron sey.
sevgili jack;
bilmem ki olabilir aslinda sanirim. bir daha hödüklük yapmayacagina söz verirsen düsünebilirim barismayi.
sevgili günnük;
artik barissak ben çok sIkIldIm tek basima olmaktan.

Cuma, Kasım 01, 2002

cuma gunleri o kadar fazla sey oluyor ki sbah yaptiklarim sanki dünmüs gibi geliyor.
ya da belki sabah olmus seyleri dün olmusçasina hizli unutabiliorum ki eger öyleyse çok acikli bi durum bu.
en süper unutmalarim cep telefonuyla ilgili:
yogun gecen bir persembe gününden sonra okuldan cikmis otobüs duraginda, otobüs duraginda duran bir insandan beklenecek bir sekilde bir adet otobüs bekliordum. o arada gelen bi msg'a ceap vermek üzere cep telefonunu cebimden cikardim, msg yazarken bi yandan da otobüslere bakiorum.
sonra sunlari düsündüm: ya cep telefonunu titresimde mi birakmistim acaba calsa simdi kiprassa duyar miyim, dur bi bakim de sesini açiyim -elini cebine goturur ve telefonunun orda olmadigini farkeder- aa telefonum nerde ya benim bi yerde mi dusurdum acaba nerde unuttum ki...
belki de insomniac degil amnesiac olmaliydim.
das "alcoweek" experiment basladi (ayrintili bilgi için bkz:alkolü gelen).