insanlar olarak tabi ilginç hayvanlarız hepimiz. bi kere -şu an fark ettim ki bunu- kendimizi insan olarak ayırmışız bir kenara. bitki, hayvan, insan. oldu tamam. ayıp ya. neyse bu konuya girmiycektim. sadede geleyim:
az önce burnumu karıştırırken düşünüyordum da aslında bazı şeyleri kendimize çaktırmamak konusunda çok başarılıyız. kendinize karşı dürüst olun gibi saçmalıklara girmeyeceğim merak etmeyin. şimdi şöyle ki, diyelim ki benim bir derdim var. a derdi (ulaşılmamış bir hedef de olabilir bu) diyelim buna ve bu derdin dermanı da ben olayım. yani bu derdin hala bir dert olarak duruyor olmasının sebebi benim basiretsizliğim/ tembelliğim/ hıyarlığım olsun. şimdi bu derdime derman olacağımı biliyor ama yine de bunun için bir şey yapmıyor olmak benim için son derece rahatsız edici. bu yüzden ben a derdi ile arama bir x koşulu/ engeli koyuyorum ve diyorum ki, ah şu x olsa/ olmasa a'yı öyle bir çözerdim ki (yapardım ki) karşıki dağlar yıkılırdı, ama ah işte şeklinde. böylece a'yı çözmekteki ya da başarmaktaki yetersizliğimi örtbas etmiş a ile arama bir x barajı çekmiş oluyorum. hem çevreye hem ve en çok da kendime karşı bu şekilde sebeplendiriyorum olayı. o kadar sağlam bir baraj ki bu, ben bile inanıyorum. çünkü hem inanılacak kadar gerçekçi hem de nşa gerçekleşmeyecek kadar imkansız. yüz milyon dolarım olsa çok acayip işler başarırdım ama yok gibi bir şey değil yani.
şimdi kesin artistik bir adı vardır psikolojide bunun, ben baraj dedim hiç karizmatik olmadı, başka bir şey demem lazım. mesela içsel engelleme fenomeni (internal detainment phenomena, IDP)) ya da paradoksal koşullama sendromu (paradoxical conditioning syndrome, PCS, vay be). neyse diyeceğim o ki bırakın bu işleri ve kendinize karşı dürüst olun, kendinize karşı çay koyun, kendinize karşı turist ömer.
1 yorum:
Osman onun adı.
Yorum Gönder