Deli deliyi bilmem nerede bulurdu? hatırlayamadım şimdi, uzak ve saçma bir yer olsa gerek. neyse özlü sözün içeriği belli.
Tam de benim buradaki durumumu anlatmakta kendisi.
İstanbul malum inşaat şehri, büyük şehir belediyesi, aynı anda çok fazla yerde, yavaş, düzensiz, savrukça ve beceriksizce de olsa çalışıyor. sanırsın ki bremen'e gelince yollar bal dök yala, binalar pırıl pırıl, ne bir toz, ne bir inşaat aktivitesi. yok efenim. almanın ayağı öyle değil.
bu almanlar çalışmayı çalışmayı, yapılar yapmayı pek bir seviyolar. inşaat işçileri, kaldırım müyendisleri, şehir bölge plancıları böööle oturmuş, aman biri bize bir iş verse de yıkıp yıkıp yeniden yapsak, söküp söküp yeniden taksak diye bekleşiyorlar.
Bu bağlamda almanya'nın sürekli inşaat halinde olduğunu söyleyebiliriz. taa sekiz sene önce berlin'e geldiğimizde potsdamer platz yeniden yapılıyordu, geçen yaz geldiğimde dünya kupası için varolan tren istasyonunu tren garı -hauptbahnhof- haline getirmeye çalışıyorlardı.
Bu seferki gelişimde dedim artık tamam rahatlarım biraz, bremen ufak şehir, eski hem, çok orasını burasını kurcalamazlar, istanbul'daki gümbürtüden uzak kalır rahatlarım biraz. ama hayır. daha geldiğimin ikinci haftası aşağıda sokak çalışması başladı. Alman alman amcalar, türk standartlarına göre olağanüstü kabul edilebilecek güzellikteki asfaltı, arnavut kaldırımlarını söküp yerine yeniden asfalt döküp, tekrar taş döşemeye başladılar. Bununla kaldı mı peki? Hayır.
Perşembe ve Cuma günleri gittiğim okulumun -iki farklı okula gidiyorum, anlatırım bir ara- ulaşım aracı olan 6 numerolu tramvayın bana ulaşmadan önceki durağı olan Theather am Leibnitzplatz'da da büyük ve hummalı bir çalışma sürmekte, aynı yolun devamındaki BSAG-Zentrum durağındaki yola dehşetengiz bir köprü yapılıyor, bu yüzden zaman zaman 6 bizi şaşırtarak BSAG-Zentrum'un -bütün tramvayların falan toplandığı kocaman bir garaj- içine girerek sabah sabah garaj gezisi yaptırıyor bize. Bununla kalıyor mu peki? Hayır.
Bizim evin arka tarafından bisikletle diğer okuluma gittiğim yol üzerinde adını tam olarak bilmediğim ama Lloydstraße olması kuvvetle ihtimal olan bölgede de diğerlerini aratmayan bir yol, tramvay, bina, elektrik vs. çalışması var. Allahtan Almanlar kesinlikle ve kesinlikle bize benzemiyorlar. Burada inşaat alanı dediğin şey sadece inşaat alanını işgal ediyor. Bizim parklardaki kum havuzlarından daha kirli değil, bütün yollar ayrılmış, bisiklet -gidiş ve geliş-, yaya yolları belirlenmiş, çukurların etrafları güzelcene çevrilmiş ve bütün olası önlemler alınmış. Yine de inşaat alanı görmekten gına gelmiş bünyeme yetmiyor bunlar bile.
En azından diyorsunuz, eve geldiğinde, koltuğa oturup ayaklarını uzattığında, dışarı baktığında karşıda güzel evleri, ağaçları ya da gökyüzünü görüyorsun. Hayır, hayır, hayır. İnşaat laneti bırakmıyor yakamı. Yaklaşık bir hafta önce girişteki kış bahçesini yıkıp yeniden yapmaya başladılar. Diyorum işte rahatsızlar diye, ne yıkıyosun kardeşim mis gibi kış bahçesi. Hadi neyse bizim pencereden görünmüyor, takılsınlar aşağıda kendi hallerinde diye düşünmemin üzerinden iki gün geçmeden bir de ne göreyim? Sabah uyanıyorum, balkonda bir kadın. Ve bu kadın kesinlikle Julia değil. Ne yapıyorsun bacım sen balkonda? -yo, sista whaddafak are ye doin in da balconi?- Boya yapıyormuş hasbam. Hay allah iyiliğini vermesin e mi? Bütün binayı boyuyormuş meğer 'Reinhart und Hey' -yine de hey hey- adındaki taşeron şirket. Hemen ertesi gün ön tarafa kuruldu iskeleler, ev halkı olarak alabanda oluverdik. Salona geliyosun camda adamlar, odana gidiyorsun balkonda kadınlar, evde bir bayram havası, evde bir boya kokusu. Utanmadan bir de 'Pardon camları açabilir misiniz? Evet hepsini, evet mutfaktakini de, evet balkondakini de...' diyorlar. Benim 6 yaşımdan beri götüm donuyor ulan, hava sıcaklığı tek haneli rakamlara inmiş, yapılır mı bu bana? He? Hey Reinhart Heyyyy! Dalga geçme de bitirip bir an önce, iskeleni de al git burdan. Benim bildiğim 3 katlı bir evin boyanması 3 günü geçmez. Zaten bir ön bir arka, yan cephelerden kardasın Reinhart, dellendirme adamı. Bir aşağı inip çıkmalar, bir iskelede oturup sigara içmeler, bir 'kkkkkaaapppaaatttaabilillibilibrmiyiz ccccaaaamları' deyince, 'hmm bilmem ki, çok istiyosanız kapatın, zaten yarın yeniden boyayacağız' diye trip atmalar. Burama kadar geldi artık Reinhart, anlıyor musun beni, inşaat, boya, iskele, moloz görmek istemiyorum artık. Çok doluyum Reinhart üstüme gelme. İkinci katı da çektiysen git ben heyheylenmeden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder