Pazartesi, Ocak 29, 2007

performancing

bir firefox uzantısı olarak performancing'i inceleyeceğiz bugün. Tarayıcıdan gerekli ayarları yaparak blogumuza yazabilmemizi sağlayan bu programcık, istenildiğinde firefox'un altında kocaman açılıyor, şu anda yazmakta olduğum post'u mesela, biraz sonra publish dememle sayfaya yollayacak.

Sadece blog yazmanın yanında sayfa takibi ve bookmark ayarlarını yapıyor, technorati taglerini ekliyor, trackback url'leri alıyor, istersek yazımızı del.icio.us sayfamıza da koyuyor. yapıyor da yapıyor. Daha herşeyini öğrenecek kadar kullanmadım ama güzel bir plug-in e benziyor. hadi bakalım.





Technorati Tags: , , , , ,

Salı, Ocak 23, 2007

don't mix your drinks

içkilerinizi karıştırmayın. içinde alkol var diye her gördüğünüz şişeye sarılmayın. her içkinin yeri var zamanı var. karıştırmayın içkileri, KARIŞTIRMAYIN!


elementarteilchen



agnes ve biraderleri adlı yanılmıyorsam geçen seneki istanbul film festivali'nde oynamış bir film vardı. işte o filmin yönetmeniyle aynı adı taşıyan yönetmenden -oscar röhler- agnes ile aynı konsepti taşıyan bir film daha elementarteilchen -yani bir elementary particles, bir temel taşlar bir mihenk-. ve fakat, nerede o agnes'deki sürükleyicilik nerede o derinlik. tamam dünyanın en güzel filmi değildi ama kendini daha başarısız bir şekilde tekrarlamaktan daha kötü bir şey yok herhalde.

ana karakterlerin hikayeleri çok ayrı gelişiyor bu filmde ve doğru dürüst de birleşmiyor. moritz'e çok odaklanılmış, kendisini diğer filmin neredeyse tıpkısının aynısı bir rolde görüyoruz. hikaye fazla narrative -ne diyem anlatılmış mı diyem- ve tahmin edilebilir değil ama nasıl diyeyim, beklenmedik değil. agnes gibi yükselerek bir tepe noktasına erişmek yerine hemen hemen aynı çizgi üzerinde ilerliyor, hikayenin kitlendiği bir nokta yok. moritz'le kardeşinin bağı, kardeşinin kızla yaşadıkları vs. hepsi çok havada kalıyor. Tempoda dengesizlikler var, bazen çok hızlı herşey, bazen çok yavaş. olmamış diyor ve on üzerinden 3 veriyorum.

Pazartesi, Ocak 22, 2007

ne me quitte pas



















bu şarkıyı nina simone kadar güzel söyleyen bir insan daha var mı bilemiyorum. insanın dış yüzeyindeki her noktadan eşit uzaklıktaki o en derin bir noktaya dokunuyor sanki.

jacques brel tabi esası ama yine de simone'nin verdiği hissi vermiyor bana.

bu arada bana kitap al'ı bambaşka bir yere koyuyorum tabi.

Perşembe, Ocak 18, 2007

anahtar kelimeler: özlü sözlü

şimdi canım arkadaşım,
özlü söz yazamıyorsan daha, nasıl aradığına ulaşıp da nasıl anlayacaksın o özlü sözü. neyse konu hakkında biraz bilgi verelim:

özlü söz dediğimiz sözler, ki buna halk arasında vecize de denmektedir, zamanının ünlü, akıllı, başarılı -ya da hepsi birden- insanlarının etmiş olduğu, çok uzun olmayan, akılda yer eden, ya bir durumu ya da olayı süperli bir şekilde özetleyen, ya gelecek hakkında ağızları açık bırakacak bir öngörüde bulunan (bu tip özlü sözler genelde sonradan meşhur olur), bir tartışmaya şakadanak noktayı koyan ya da hayatla ilgili vallahi de aklımızda olan çok önemli bilgiler veren sözlerdir.

eğer ortada harika bir özlü söz varsa ve fakat bunu kimin söylediği bilinmiyorsa ona özlü söz değil atasözü denir, atalarımızdan herhangi biri söylemiş olabilir. özlü sözler daha kalıplı, daha derin ve genelde daha uzunken, atasözleri daha kısa, daha vurucu ve bana kalırsa daha bir özlü olmasa da daha öze inmiş sözlerdir. daha günlük olaylar üzerine konuşurlar, terbiyesiz olma ihtimalleri de daha yüksektir.


özlü sözler tek başlarına veya atasözleriyle birleştirilerek genelde bir takım siyah ciltli kitaplarda toplanarak, türkçe dersinde sorulan abidik gubidik soruları cevaplarken bakılmak üzere ilkokul çocuklarının hizmetine sunulurlar. Ancak atasözleri genellikle deyimlerle arkadaşlık ettiklerinden atasözleri ve deyimlerin bir kitapta özlü sözlerin bambaşka bir kitapta toplandığı durumlar daha sık görülür. Atasözleri ve deyimler kimseye ait olmadığından durup durup bir kitapta toplamak daha kolaydır tabi. Özlü sözlerin işi zordur. Bir de çoğunlukla atasözleri ile karıştırılırlar. Bir özlü sözün kime ait olduğunu bilmeyen kişi atasözü deyip geçer, heder olur özlü söz. Bunun yanında söyleneni yanlış bilinen, aslında söylediği iddia edilen kişinin ağzından çıkmadığı halde o kişiye atfedilen özlü sözler mevcuttur. İşbu nedenle özlü söz söylerken dikkatli olmak gerekir.

bu noktada özlü sözlerle ilgili birkaç kaynak vermek gerekirse:
atasözleri ile karışık özlü sözler
gülüm.net'ten özlü sözler
benim sayfam'dan özlü ve güzel sözler
şiir perisinden özlü, anlamlı ve düşündüren sözler

pek kapsamlı yabancı özlü söz kaynağı
başka bir yabancı özlü söz musluğu

bilgisayar terimleri ile özlü söz üretme çabası
özlu söz söylemeye çalışırken saçmalamak
özlü söz
itu rektörünün kütüphanede sarfettiği özlü söz
özlü söz söyleme kaygısı
salak ama özlü söz barındıran reklamlar

hafiza kaybı

bugüne kadar tonlarca şey yazdım da hafıza kaybı ne menem birşeydir, rakı ve balığın yanında nasıl gider, paket yaptırıp evde yiyebilir miyiz gibi soruların cevabını hiç vermedim. hafıza kaybı aratıp da bu blog'a gelenler sadece benim birbirinden süperli hafıza kaybı maceralarım konusunda fikir sahibi oldular.
bütün sevenlerim için bu kavramı azıcık açıklayayım dedim. işte hafıza kaybı konusunda çeşitli kaynaklardan sizin için derdiğimiz demetler. her terimin tam türkçe karşılığını bilmediğim için onları ingilizce bırakıyorum. eksik ya da yanlış yanlarını manik depresif ya da gorg arkadaşımız tamamlarlar elbet:

hafıza kaybı dediğimiz olay yani amnezi, hafızamızın çeşitli şekillerde düdüklenmesi durumuna verdiğimiz isimdir. bunun temelde iki sebebi olabilir, organik ya da fonksiyonel. organik hafıza kaybı kafamıza saksı düşmesi, eğer bir türk filmindeysek araba çarpması ya da menenjit olmamız -tramva yahut hastalık dolayısıyla oluşan beyin hasarı-, ya da sabah akşam sakinleştirici içmemiz dolayısıyla ortaya çıkabilir. aklımıza mukayyet olmak bu yüzden önemli, birinin aklımızı alması bu yüzden tehlikelidir.

fonksiyonel olanlar ise savunma mekanizması gibi psikolojik nedenlerlen ortaya çıkabilir. mesela cocukken tecavüze uğradıysak isterik tramva sonrası hafıza kaybından muzdarip olabiliriz. ya da özellikle orta yaşlı ya da yaşlı bir erkeksek ani global hafıza kayıpları da gelebilir başımıza, bir günden kısa süreli unutkanlıklar, yeni olmuş olayları hatırlayamama gibi sorunlar baş gösterebilir.

temelde böyle, değişik değişik hafıza kayıpları, hafıza kaybına neden olan hastalıklar, hafıza kaybı ile ilgili filmler ve hafıza kaybından faydalanılarak oynanabilecek oyunlara bilahare değineceğim

algıda mükemmellik

algılama sonsuza doğru mükemmelleşirken hayagücü sıfıra yaklaşır mı?

eğer hayalgücü, duyularla algılanamayan, ya da onların ötesindeki şeylerin zihinde canlandırılması ise, bütün duyularımız şimdikinden 10, 100, 1000 kat daha güçlü olsa, hayalgücümüz de ona göre azalacak mı?

çok mantıklı gelmiyor, zira hayalgücü sadece duyuötesi varlıkları değil, duyularla algılanamayan -ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar- varlıkları ya da var olmayan şeyleri de kapsıyor.

peki hayal edilen şeylerin gerçekleştirilmesi hayalgücünü nasıl etkiliyor? Olanaklar arttıkça, hayal edesimiz azalıyor mu?

hayalgücü spor klübü.

havalar nasıl olursa olsun?

bremen'de dünden önümüzdeki haftaya hava durumunu veriyorum.
dün şaşırtıcı bir derecede sıcak olan hava 12 derece idi, bugün yağmurlu ve rüzgarlı 10 derece. yarın yine yağmurlu 8, cumartesi kapalı ve yağmurlu 7, pazar parçalı bulutlu 5, pazartesi parçalı bulutlu 0, salı ise güneşli -3.
bu gece 4 derece olan gece sıcaklığı salı gecesi -9'a düşüyor. sanırım çıtır çıtır çatlayıp döküleceğiz hepimiz, reklamlardaki gibi.

Çarşamba, Ocak 17, 2007

hafize kaybet ep.02


red kit ve daltonlar'ın hafıza kaybı. ben hatırlayamadım -hafıza kaybı mı demiştik?- hangi macera olduğunu, inkılap kitabevi çıkarmış zamanında, ama gitti gidiyor'dan alabilmek mümkün.

hafize kaybet ep.01

internetten bir hafıza kaybı potborisi -potborü dimi bunun aslı?-:

izinsiz üretilen oto kokuları hafıza kaybı yapıyor

geçen senenin mayıs ayında forumex forumlarına düşen bu habere öyle bir başlık atılmış ki, sanki oto kokuları belli bir bilince sahip ve izinsiz üretildiklerini fark ettiklerinde hafıza kaybı yapmaya başlıyorlar.

yine de haber metni ilginç:

Sağlık Bakanlığı, izin almadan üretilen ve satılan "oda ve oto kokuları"nın halk sağlığını tehdit ettiğini bildirdi. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden edinilen bilgiye göre, hava aromatize edici ürünler olarak adlandırılan oda ve oto kokuları bilinçli kullanılmalı, aksi halde, kapalı mekanların ve araç içinin güzel kokması amacıyla kullanılan bu ürünler bir çok sağlık sorununu beraberinde getiriyor.

Bakanlık, izin alınmadan üretilen ve satılan oda ve oto kokularının içerdiği yüzlerce zararlı madde nedeniyle göz yaşarması veya kuruması, çift görme, burun tıkanıklığı, kulak çınlamsı ve ağrısı, baş dönmesi, öksürük, nefes darlığı, yutkunmada zorluk, astım krizi, uyumsuzluk, kısa süreli hafıza kaybı, konsantrasyon bozukluğu, mide bulantısı, endişe, çabuk kızma, huzursuzluk, isilik, kurdeşen, egzema gibi pek çok sağlık sorununa yol açtığına işaret etti.

OTO VE ODA KOKULARINA "TÜRKÇE ETİKET"

Hava aromatize edici bu ürünlerin ithal ve üretim izinlerinin Sağllık Bakanlığı tarafından verildiğine dikkat çeken Bakanlık, ürünlerin kimyasal analizlerinin Refik Saydam Hıfzıssıhha da yapıldığı, uygun bulunan ürünler için "Türkçe etiket" örnekleri hazırlandığını kaydetti.

Sağlık Bakanlığı, izin alınmadan üretilen ve satılan bu ürünlerin zehirlenme ve sinir sistemi bozukluklarına, alerjik reaksiyonlara yol açtığını yineledi. Ürünlere izin verilirken, içeriğinde halk sağlığını tehdit edici madde bulunmamasına dikkat edildiğine değinen Bakanlık, tüketiciler, ürünlerin alınması sırasında etiket bilgilerindeki uyarıları dikkate almaları konusunda uyardı.

Bakanlık, ürünün üzerinde Sağlık Bakanlığı’nın, izin, tarih ve sayısının bulunup bulunmadığının kontrol edilmesi ve izin verilmemiş ürünlerin satın alınmaması gerektiğini vurguladı.

bu konuda sefgili gorg'un yorumlarını bekliyorum. o masum, yeşil, o feci kokulu çam ağacı şeklindeki oto kokularının böylesine pis kaka şeyler yapabileceğine inanmak zor.

en orjinallerinden bulamadım hani şu yeşil olup da üzerinde barkın otomotiv yazanlardan. evrim geçirmiş yeni halleri şöyle:

baca temizliği

pek sevgili bloggerımız beta modundan kurtuluvermiş. bunun bir süredir farkında idim ve fakat ne şekilde üst seviyeye geçebileceğimi kavrayabilmiş değildim. sonra günlerden bir geçen gün bir baktım blogger beni çağırıyor. gel diyor. büyüdüm ben artık. bırak eski arayüzleri bir kenara, bana gel.
iyi dedim geçtim kesinlikle beta olmayan blogger'a. oh, ne rahat o bağlantıları, etiketleri düzenlemek, rengiydi, yazı tipiydi, adsense'iydi ayarlamak. güzelce bir elden geçirdim ben de blog'u, kulak arkalarını bile temizledim. yanlız bir kızım bıdırlarım kayboldu gitti tabi. last.fm listesi, tracker ikonu vs.

ama çok güzel oldu blog'um. siz sevgili okurlar için yazıtipini de büyüttüm, rahat rahat okuyabilesiniz diye, etiketler kodum, aradığınızı rahat rahat bulabilesiniz diye, bağlantıları kategorize ettim, sırf siz sırf siz ne nerede bilin diye. böyle de bir insanım işte.

neyse garip olan ben blog'u değiştireli beli günlük 30 olan hit sayısı bir anda 2'lere 3'lere düştü, nedenini kesinlikle çözebilmiş değilim. son zamanlarda pek birşey yazmadığım için olabilir ama yine de 2-3 gözlerimi yaşlarla doldurdu. neyse önümüzdeki postlara bakacağız artık.

bu arada yakında birçok kişinin bilmediği sevgili eski alkolizm, recepie for hate, rüya ve burçlar bloglarımızı da elden geçireceğim. onlar da çiçek gibi cillop gibi olacak.

Perşembe, Ocak 04, 2007

bodur oğlan

bodur oğlan blog açmış, daha çok ev bunalımı -umarım bu değişir- ve anime -umarım bu değişmez- ağırlıklı olacak gibi görüküyor. buradan ve yan taraftan her daim ulaşabilir yalayıp yutabilirsiniz -blogu tabi-.