Perşembe, Nisan 02, 2009

dunganga

çakma ürünlerden, mıymırık firmalardan, başı arşa değen tasarımcılardan daralan bünyem ferahlığı kendin tasarla-kendin üret-kendin sat metodunda buldu. bu devirde ekmeğine bakacaksın arkadaş. kafan rahat, altın kuru, keyfin yerinde olacak. kimseye mihnetin olmayacak (minnet?). dunganga da böyle bir şey. bir oluşum. şimdilik sadece benden oluşuyor. ileride umarım büyür gelişir. amaç ne? amaç bazı şeylerin halihazırda olduğundan farklı yapılabileceğini, kültürün ürün üzerine geleneksel imge çakmak olmadığını, yaşadığın şehirde, dolaştığın sokaklarda, gördüğün insanlarda sana ilham verebilecek yüzlerce şey olduğunu, her tasarım ürününün deli gibi pahalı olması gerekmediğini göstermek. ya da bunu denemek. en kötü ihtimalle böyle bir şeyin mümkün olmadığını görüp kendi kendimi lağvederim (lağ vetmek? lağv etmek?). 

neyse, bir yerlerden başlamak gerekiyordu. o yer cihangir oldu. bu pazar, cihangir'de neresi olduğunu anlayamadığım bir roma bahçesinde (sanatçılar parkı mı acaba? neyse oralarda bir yer işte) paz-art isimli (altta şeyettim) etkinlikte tezgah açıyorum. bakalım neler olacak?

Hiç yorum yok: