10.Ağustos.2006.1420
tunceli’de 2. gün. Önce bizimkilerin tanıdığı insanları ziyaret ettik. Hepsi çok düzgün. Ufak şehir, herkesin haberi olmuş. Sonra şehre indik. İnsanlarda belli bir kibarlık dikkat çekiyor. Herkes oldukça yardımsever. Sahte gülümsemelerden çok, içten bakışları görmek mümkün. Kadınlar gayet açık ve rahat. Minibüs şöförlüğü yapan bile var. Ablamın geldiğini sağır sultan duymuş. Herkesin de çok ihtiyacı varmış nöroloğa.
Doğudan çok bir orta batı şehri görünümüne ve yapısına sahip. Annemin söylediği gibi daraltıcı gelmedi bana. Ortadan akan bir çayın (munzur) iki yanında dağlar yükseliyor. Babamın söylediğine göre volkanik kayalarla, volkanik çakıl taşlarının birleşiminden oluşan katmanlardan meydana geliyorlarmış. Enteresan bir şehir.
2045
korkmaz petrol, tunceli’nin girişinde, atatürk stadyumu’nu geçtikten sonra sağ tarafta. Hemen içinde üzerinde sadece restaurant yazan bir yer var. Korkmaz restoran diyebiliriz sanırım. Çok lezzetli ızgaraları, çeşit çeşit etleri ve hatta tereyağda kızarmış alabalıkları var. Balıklar tunceli’nin kuzeyindeki şelalelerden ya da derelerden geliyor, gözelerden de olabilir. Neyse. Sabah kahvaltısı da veriyorlar. Bal, çeşitli peynirler, yoğurt –şahane-, yumurta var. Hepsi çok lezzetli.
Mermerşahi: seyrek dokunmuş pamuklu kumaş. Eskiden yeni doğanların ağızlarını silmek için kullanılırmış. Süzme yoğurt, bu kumaştan dikilen torbalardan süzülerek yapılırmış. Torbaya konan yoğurt önce yeşilliğin üzerine bırakılır, sonra da ağaç dalına asılır, böylece kendi ağırlığı ile suyunu bırakırmış.
Kaynak:annem.
12ağustos2006.1230
bu kadar doğu yetti bana, sıkıldım. Artık eve...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder