Çarşamba, Ocak 28, 2004

az önceki yazilarda görülen yüzlerce anlamsiz soru işareti kafamin yüzlerce anlamsiz soruyla dolu olduğunu değil blogger'ın apostrofları ve tireleri öle algılamasından kaynaklanmaktadır. yani aslında kafası yüzlerce anlamsız soruyla dolu olan kişi ben değil blogger'dır.
Uçağın bir saat gibi makul kabul edilebilecek bir rötar yapmasından ve şu saniye beni evime götüreceğini umduğum ve 15milyon gibi bir parayı cebine atacak olan taksincinin bulunduğu taksim meydanına doğru hızla ilerlemekte olan bir otobüste bulunuyor olmamdan dolayı, ne kadar yorgun olsam da yeniden yazabilme takatine kavuşmuş olmanın yanında yazının başında anlatmaya başladığım ikinci günün aslında ikinci değil üçüncü gün olduğunu hatırlamış bulunuyorum. Ama şimdi önce ikinci günü anlatıp sonra üçüncü günü bitirip sonra dördüncü güne geçmektense önce ikinci –üçüncü- günü bitirmem gerekir diye düşünüyorum.
Diyorduk ki: İsterdik ki o anı herkes yasayabilsin, herkes bizim ürperdigimiz sekilde ürperebilsin.
İşte bu ürpertinin ardından kendimizi yorgun ve oldukça üşümüş bir şekilde hauptşıtrase’ye, daha spesifik olmak gerekirse yanında eski mavi ceketli bir adamın alüminyum bir kutunun üzerinde hareketsiz bir şekilde durup yoldan geçen herhangi biri önündeki yastığın üzerinde duran tahta kutuya para attığında sol elinde tuttuğu çanı çalıp sağ elindeki harmonikayı ağzına götürerek bir müzik kutusu adamı edasıyla dans ettiği ve bunu yaptığı ülkenin Almanya olmasından dolayı bahsi geçen hareketleri bir saat içinde onlarca defa tekrarlamak durumunda olduğu Zıtarbaks kahvehanesine attık. Daha doğrusu içeride yer olmadığından dolayı kendimizi kapının önüne bir yerlere iliştirdik. Burada içilen dadından yinmez kahvelerin ve pek başarılı bulduğumuz bir çiizkeyk’in ardından oradan uzaklaşarak pınar’ın evi olarak da nitelendirilen şutudentenvoonhaym’a –örenci yurdu- attık. Burada muhterem insan Pınar Bambul bizimle akşam yapmayı planladığımız kınaypeturun –bar turu- detaylarını konuşmak üzere bizi bekliyordu…dediysem de yalan şimdi hatırladım ki kendisi bizden sonra gelmişti.

tübükontünyd
Gözyaşlarımızı sildikten sonra kendimizi haydarborg’un sokaklarına vurmayı uygun gördük.
Kendisini hemencecik bismark meydanı adı verilen, haydelberglilerin bulusup konustugu opusuğ koklastıgı mekana goturmeyi uygun buldum. Kendisi buraları pek bir sevdi pek bir hoşlaştı. Fakat gelin görün ki bana o kadar enteresan gelen yerler kendisinin pek ilgisini çekmemişti. Benim içerisinde hayranlıkla koşuşturduğum, hezeyanla cirit attığım tühkanlar ooncakçilar falan kendisine pek o kadar da muazzam görünmemişti. Bunun üzerine kendisini kaleye çıkartarak pasifize etmeye karar verdim. 317 merdiveni çıktıktan sonra kendisinin suratindaki muallak bakiş, kallavi bezginlik onun bu yolculuktan ne kadar hoşlandığının bir göstergesi degildi de neydi acaba? İkimizin de güzelligi konusunda hemfikir oldugumuz bir yer varsa orasi da kaleydi. Yıkık kulesi kiremit rengi taşları, “resimlerle haydarbok” adlı eserde de görülebilecek ayrıntılarıyla gerçekten hemfikir olunmayacak bir kale olamayacağı konusunda da hemfikir olduğumuz kanısındayım. Kalede yaptigimiz küçük gezintiden sonra diger taraftan yani kalenin ön tarafındaki yürüme yolundan aşağı doğru yola koyulduk, bu esnada havadaki sessiz esintinin uzaklardan getirdiği bir müzük sesiyle irkiliverdik. İsterdik ki o anı herkes yasayabilsin, herkes bizim ürperdigimiz sekilde ürperebilsin.
-ben bu yazıyı yazdığım sıralarda, yani haydarbok tatili coktan bitmişken ve ben üzerimde ölümcül bir yorgunluk, ilahi bir uyku ile şututkart havaalanında uçağın kapılarının açılmasını beklerkene, benim 15 dakika içerisinde açılmasını beklediğim kapıların henüz şututgart havaalanına gelmediğini aksine halihazırda viyanada kahve içtiğini öğrenmiş ve tam anlamıyla yıkılmış bulunuyorum. Bu nedenle kendimde bu yazıya devam edebilecek takati ve müteşebbis ruhu bulamadığımdan dolayı mehtubuma burada son veriyorum. Bunu yaparken de içinde bulunma gafletini gösterdiğim şu havaalanında uçuşlara sadece 12ye kadar izin verildigini ve viyanadan buraya bi saat 15 dakka sürdüğünü ve saatin 12yi geçmesi durumunda zabbaha kadar şu anda benimle birlikte bekleme ünitesinde beklemekte olan hebsi birbirinden iirenç adamlar, kokoş kadınlar, sümüklü ve çığırtkan çocuklarla beraber tarihe geçecek bir eğlenceye ortak olacağım detayı da bana bildirildi ki bu detay beni kendimden geçirdi.-

heidelberg iki

pempe dizi haydelberg macerası:
Dalmanyadaki ilk günümü anlatmayı bitirdiğim sırada yanımda beni tanıyan biri olsaydı o gunde kadar olanları hemen o anda yazmazsam hiçbir zaman yazamayacağımı söylerdi.
Acaba o ilk gunden sonra neler olmustu? Nerelere gitmisti neler yemiş neler içmişti?
AHA! Şimdi hatırlamıştı. İstanbul’un sayılı alkoliklerinden ,vazgeçilmez insan bodur boduroğlu şirketi tarafından 1 aylığına sürgüne yollandığı benim Münih sandığım Frankfurt şehrinden geligelivermişti. Kendisinin treninin yanaştığı dokuzuncu hattın merdivenlerinden görünmesiyle beraber bendenizin de yüreğine bir hafiflik gobarına bir çomaklık yerleşivermişti. Yine o mağrur gülümsemesi, yine ferrari kaportali laptopu, yine o arkasında sadece onu tanıyanların bildiği caponca ve İngilizce ‘kaos’ yazılı sırt çantası, yine o geçende –geçende dediğim bikaç ay oldu tabi –onu tanıyanlar anlamıştır- aldığı hadidas spor çarıkları ve kış ortasında içine giymeye mütiş bir öngörüyle karar verdiği bileksiz çoraplarıyla karşımdaydı işte. Biz iki türk, iki itülü, iki kendini eelenceye adamiş ruh haydelberg’in hauptbaanofunun önünde –belki de bizden en son beklenen yerde- karşılaşıvermiştik. Birbirimize sarılıp bi 3 saat falan ağladık, raatladık. Bu arada farkındaysanız henüz kendisini istasyondan dışarı çıkaramadık.

Salı, Ocak 20, 2004

küçükarmutludan zeynebullah bilgelememennene

The following takes place between 2 A.M and 3 A.M -


Mikroçipi mercanyılanının karınboşluğundan çıkartan acanımız başkanı arar ama kimsecikler müttefik komutanlarla toplantı halinde olan başkana telefonu vermez. Jack Tony’i arar ve kıprıs kaydının sahte olduğundan emin olduğunu kanıt çipi 40 dk içinde ctu’ya getireceğini söler. Bu arada çipi büyüteç altına koyup bööle bakan Yusufçuk çipin üstünde verici bulur. Yusufçuk vericiyi bulduğu anda pencereden dışarıyı seyreden Jack elinde alıcıyla koşturan 3 karanlık adam görür. “Yusufçuk sen alıcıyı çıkart çipi ve Kate’i al ctu’ya götürüver evladım” diyen Jack alıcıyı cebine atıp koşturmaya başlar.

Meanwhile in ctu – Michele ilen Carrie fena halde kavga ederlerken big brother ve omniscient god misali odasında olayı izleyen Tony Michele’i makamına çağırır ve “derdiniz nedirkine, buranın efendisi benim sorunlarınız işlere engel olmasın sakın ha!” der. Michele de der ki: Carrie ilen ben çok iyi arkideştik ama Carrie married with 2 children abimi baştan çıkartı, sonra da ailesini ve işini kaybeden abimi terketti. Bunun üstüne de erkeklerin yüzkarası abiciim kendini intihar etmeye kalktı.”

Meanwhile somewhere over there – Tony başkana ulaşmayı başarır ve “efenim bu Jack’e pek güven olmas ama dediğine göre kıprıs kaydı sahteymiş, şincik yolda gelince bakcem doğru mu diil mi”der. Her zamanki gibi duygularına kapılan ve yüzünü şekilden şekle sokan başkan bey saldırıyı iptal etmeye karar verir. Aman Mike bi kızar bi kızar ki sormayın. Hatta o kadar kızar ki başkan beyi bu konuyu tekrar düşünmeye bile davet eder çünkü Jack’in bu konudaki reputationu malumdur. Ama başkan bu düşünmez çünkü: “I know the man himself not his reputation!!!!!”

Meanwhile in the darkness – Jack ilen Yusufçuk ayrı yollardan buluşmaya karar verdikleri noktaya doğru ilerlemektedirler. Jack tam kötü adamları kandırıp vericiden kurtulmanın dayanılmaz hafifliğiyle karanlık caddelerde laylaylom koştururken sağdan soldan çeşitli kötü adamlar iner. Sanırsınız ki mines of moria da orkların saldırısına uğradı. Derken kötü adamların en bi kötüsü bööle tabanca gibi bişiyle uzaktan uzaktan elektrik verir Jack’e. Jack bayılır. Tabii dışmekan çekimlerinde – özellikle araç içindeyken – başlarına bişey gelmesine alışık olduğumuz kadın kahramanlar silsilesine uygun bi şekilde Kate ve onunla aynı arabaya binme gafletinde bulunan Yusufçuk ta saldırıya uğrar. Ama bu kötü adamlar bildiğimiz kötü adamlardan diildirler. Irkçılar sabaha karşı bööle dolanırlarken zifiri karanlıkta zifiri karanlık cip içideki Yusufçuk’un arap olduğunu anlarlar ve “hadi gidip şuna haddini bildirelim” derler.

Meanwhile in ctu – Sözkonusu abi (bkz. 2. par.) ctu’ya gelir. Tam Michele ilen konuşurken Carrie’yi görür ve saldırır, döver möver, bağırır çağırır. Adamı tabii yakapaça dışarı atarlar. Karanlık bi köşede ağlayan Michele’in yanına gelen Tony kızcağızı bi türlü sakinleştiremez. “Yorgunum. Korkuyoruuuuum.” diyen Michele ve onu kollarına alan Tony bööle bikaç saniye bakıştıktan sonra haftalardır beklenen şey gerçekleşir ve öpüşürler de öpüşürler. Bu mürveti de gören seyircilerin mutluluğuna diyecek yoktur. Yani bu öpüşme bu sevgi güzel günlerin habercisi değildir de nedir?

Meanwhile in hell – Jack çırılçıplak [] olduğu tahmin edilen bi şekilde yerlerde kendi kusmuğu içinde debelenmektedir. Allahım bu ne felakettir? Seyirci ekrana nasıl bakacaktır? Bunlar bize ve Jack’e reva mıdır? İşkenceci karizmatik adam Jack’e telefon uzatır ve “seni arıyolar” der. Telefondaki adam helikopterle gökdelenler üzerinde uçmaktadır (reminiscent of God whose residence is up in the sky?) ve Jack’e “çip için kaç para istiyorsun” der ancak Jack bu, sevgisi de çipi de satılık diildir. Ve başlar işkence. Ama işkenceci çok titiz bi adam olduğu için aletleri önce amonyaka batırır. Böylece Jack temiz bi şekilde işkence göreceği için hepimizin içi rahat eder.

Meanwhile başkanın orda – herşeyden haberdar olmayı başaran Lynne Mike’a başkan yardımcısının başkandan habersiz komutanlarla toplantı ayarladığını galba saldırı konusunda başkanı beklemeden harekete geçeceklerini söler. Mike Lynne’e bu konuyu başkana söleyip sölemeyeceğini sorunca sorumluluk sahibi Lynne sölememiz gerkiyo der. Ve Mike kulağında telsiz olan bi adamı çağırır ve Lynne’e “başkan fena halde saçmalıyo ülke aleyhine karar vermesine izin veremeyiz” der ve kadını odaya kilitler. Lynne bağırıp çağırır ama duyan yok. [Peki bu kadının yanında cep telefonu falan da mı yok acep?]

Meanwhile Jack is in trouble – Jack öyle fena delik deşik edilir ki ölür gibi olur. İşkenceci adamlar onu kancadan indirip iyileştirmeye çalışırkeeeeen…

03:00:00
gaziosmanpaşadan burucettin kayalardanyuvarlan:

24 de bu hafta bendeniz, ilk 20 dakikayı kaçırdım.
Ama son 40 dakka da bir o kadar heyecanlıydı.

Ben açtığım sırada kate ve yusuf cek i bekliolardı bi arabada. O
sırada cek i gösterdi. Böle bi grup insandan kaçıodu fellik fellik. Sona
adamlar bi odaya girdiler onu orda sanıp çünkü böle bip bip aletiyle
takip ediolardı. Sona bi baktılar cek yok amanın sinyal bıdısını çipten
çıkarmış dediler sona baktılar ki camdan cek koşa koşa kaçıo ama işte
bi anda iki araba birden gelip cek in yolunu kesti bi arabadakileri cek
öldürdü ama sona arkasından tuhaf böle ışınlı bi silahla cek i bayıltıp
yakaladılar. Sona cek i bi odaya götürdüler soydular falan. Yutmuştur
belki çipi die kusturup, kusmuğuna baktılar. İşte o sırada böle bi
uçaktaki karizmatik beyaz saçlı bi amca telefon açtı. Cek e işte
fiyatın falan ne dedi cek yok benim fiyatın. İt is not for sale dedi. O da
alıcı varsa eğer her şey satılıktır dedi. Cek işte niye yabıosun falan dedi o
da biz kaosu kontrol altına alıorus dedi cek de desittir git sen kaos
yaratıosun dedi. Adam ronniiieaaa diye bağırdı -ronnie işkenceci adam-
işte öğren ondan çipin yerini ona ihtiyacımız var dedi. Ronnie ok.
Dedi ve cek e işkence yapmaya başladı.

O sırada ctu da tony almeyda ve adını unuttuum ama hani cek e yardım
eden kız ki be ona bu mail de curly demeyi uygun buldum, işte onnar
konuşuolardı. İşte bilmemne programını hazırla cek çip i getirince
hemen çalışmaya başla dedi. Ben başkanı aradım durumu haber verdim dedi. Bu
tamam dedi gitti çalışmaya. İşte sona bi program var çip için onu
açamıodu keriye açarmısın programı dedi, keri ben yaparım bana yolla
dedi. O da hayır ben yapıcam sen programı aç dedi, o da ben yapiim
dedi, curly çıldırdı böle sen başından beri bana zarar vermeye çalışıosun
zaten bödöbödö die böle kızdı, tony bunnarı pencereden görüp curly i
yanına çaardı. Sorun ne dedi. O da yok bişe dedi. Tony de dediki yani
kandırık yabma şimdi gözümlen gördüm ahanda daha demin kavga ediodunus
dedi. Aranızda ne var dedi. Curly de işte, biz beraber çalışırken
keriyle arkadaştık, onu kardeşimle tanıştırdım, kardeşim evli ve
çocukluydu, keri onu karısından ayırdı sona canı sıkılınca da terk
etti.
Kardeşim her eşeyini kaybetti, evini işini , ailesini hatta intihara
kalkıştı dedi. Tony böle hım mımm falan dedi, tam o sırada curly e
telefon geldi. Kardeşin geldi dediler. Bu masama gönderin dedi gitti.
Kardeşi işte konuşmak için geldin öle telefonu kapatıp suratına
bağırdığım için özür dilerim falan dedi, curly tamam falan derken tam
sırada kardeşi keriyi gördü gitti böle yanına seni 678 kere aradım niye
beni aramadın, sadece iyi misin die merak etmiştim falan derkene
çıldırdı, kerinin boazına sarıldı işte güvennik geldi falan. Curly çok
kötü oldu gitti ağlıodu bi yerlerde, tony gitti böle curly her şeyi
yannış yapıorum işte bombayı ona haber vermeliydim, çok yorgunum artık
dayanamıorum felan derkene tony i öpmeye başladı bunnar böle öpüştüler
falan bi sürü tam o sırada keri geldi böle şapel arıo seni dedi. Bunnar
yerlerine döndüler. Toni gidip şapel i aradı şapel elimde bilgiler var
yardıma geliorum dedi, tony gerek yok falan dedi böle gergin gegin ama
şapel yarım saat sona ordayım dedi. Böle toni kötü kötü baktı. Sona
curly i aradı. Naber falan dedi. İim dedi. Sona curly, demin olanlar
için üzgünüm dedi, toni de olma ben diilim çünkü canım falan dedi.
Curly peki keri nolucak, böle bişeye izin vermez işte bozmaya çalışıcak dedi.
O da she cant do anything, it is non of her bussines dedi. Curly böle
bi sevindirik oldu.

Bu esnada lyn o yaşlı kabak kafalı ve gözlükü adama gidip - ki ona da
roger diycem- başkan yardımcısı meclisi topluo muş nedir falan dedi.
Bilio musun dedi o da yok araştıriim dedi. O sırada ben konuşmalardan
cek in çipi aldığını duyan başkanın saldırı emrini iptal ettiğini
anladım. İşte roger ben araştıriim sana haber ediim dedi. İşte sona
roger geldi ve lyn e savunma da bi adamım var, kabine 25. madde için
toplanıomuş dedi, 25 madde görevini yerine getiremeyen başkanın
görevden alınması ve yerine başkan yardımcısının getirilmesi dedi. Adamla
buluşucam falan dedi lyn ben de gelicem birinci ağızdan duymam gerek
böle bi bilgiyi dedi. 522 nolu oda da buluşalım dedi roger. Sona oda da
adam geldi işte roger lyn e bu konu da başkana katılıo musun falan dedi
lyne lyn de yani kararına katılmıorum ama bu yaptıkları saray devrimi
demek kabul edilemez başkanı uyarmalıyıs falan dedi. Roger da o zaman
üsgünüm lyn kusura kalma ama hadi sana güle güle dedi. O köstebek dedii
herifi kapıya dikti lyn i odaya kapattı. Kapatmadan önce de başkanın
kararsızlığı başından beri bizi düşündürüordu ama artık kabul edilemez
bir hal aldı falan dedi. Sona adama da benden başka kimsenin emriyle bu
kapıyı açmıycaksın dedi ve gitti.

Bu arada kate ve yusuf cek i beklemekten vazgeçtiler. Tam gidiceklerdi
ki, haberlerde böle ortadoğululara şöle yapıolar böle yapıolar
haberleri vardı işte böle arkalarında ambulans flan geçti çarpıolardı az kalsın
tam böle rahatladılar, 2 tane herif geldi böle yusuf a işte siz bizi
patlatmaya çalıştınız falan dediler, yusuf böle ali cengiz oyunu yaptı
iki ve bunları yere yatırdı silah vardı elinde. Ama o sırada arkasından
bi herif geliodu kate gördü baardı ama çok geçti artık, bu herifler
yusuf u sağlam patakladılar, kate e de iki tane çarptılar, bu iki böle
çip arabada bunna yerde böle kaldılar.

Sona cek e döndük gene, cek e feci işkence yabıolar böle yakıolar falan
o ronnie denen adam feci böle yanındakiler bile ödlrürüceksin dio, bu
sallamıo sürekli devam edio en son cek e dana gibi bi elektirik şoku
verdi, sona cek bayıldı, uyandırın dedi. Adam uyandırmaya çalıştı ama
olmadı, sona nabzına baktı ölmüş dedi. Bunnar böle tutuştular,
ephinefrin getirin falan die baardı ronnie, yok dediler o zaman
bulunfalan dedi. Bööle cek e kalp masajı yabarkene dizi bitti.

yimmidötte bu hafta neler olduğunu bilemiyordum. taaki ittanbuldan dizinin iflah olmas seyircileri pek sevgili sevgililerini ve arkadaslarını düsünüp bana bu bölümün özetini yollayana kadar.
bu özetlerin hayrete kabil başarılarından dolayı kendilerini sizinnen paylaşmak istedim.
artık biliyorum ki ugandaya bile gitsem o dizide neler olduğunu bir şekilde örenebilicem.

ceap

bu mail gömçürmüş kalplerin bir mütaalasdır. bu mail fingirdeyen yüreklerin bir terennümüdür. bu mail anadolunun corak topraklarında yüzyıllarca at
kosturmus yagız türklerin ictigi kımızın damarlarında akan alyuvarlara donustugunden bihaber cesaret ve metanet dolu naralarla düsmana calakalem saldırken
duydukları masum kırılganlık ve doludizgin devingenligin sadece ufacık bir parcasını bile
hissedebilmekten kıvanç ve utanç duyan memleketin her köşesine dagılmıs su damlacıkları gibi ayrodinamik acıdan mükemmel oldukları kadar sosyopolitik açıdan
gaflet dalalet ve hatta cehaletle kuşatılmış bünyelerden birinin yaban ellerde bitmek tükenmek bilmeyen bir esrimişlikle süregelen vatan,yar ve arkadas hasretinden kurumus dudaklarının çatlamış parmaklarının ucundan elektronik aletlerin dijital
ortamlarına dökülen müteşebbis serzenişlerin yetersiz bir ifadesidir.bu mail bir aşk şarkısıdır, bir gözyaşıdır, top yapılıp fırlatılmış bir tatak parçasıdır.

15 ocak 2004 tarihinde aşırı sallantılı ve inerken bile saga ceken bir ucakla yaptıgım bir yolculuktan sonra almanya adını verdikeri bi garip ulkeye ulastım. havaalanına indigim andan itibaren coskulu bir kalabalık tarafından oldukca soguk ve ilgisiz olarak
karsılandım bana olan sevgilerini pasaportuma bakıp suratıma anlamsız bakıslar atarak gosteren gise memurlarından sonra kendimi sürük bavulum ve sırt
cantam ile şututkart havaalanının diger tarafına atıverdim. hava soguktu ve kar ciseliyordu. erkeklik icgudulerimin beraberinde getirdigi kimseyeyolsormamheryerikendimbulurum psikolojisine yenilmeyerek palabıyıklı bir gise meeemuruna hauptbaanofa nasıl gidecegini gayet mükemmel bir bayern aksanıyla soruverdim, cünkü biliyordum ki o danayarragi gibi bıyıklarıyla o da bir bayernliydi.
kendisi saatin kargaların henüz günün ilk ogununu yemedikleri bir saat olması ve belki de aksanımın pek basarılı olmamasından dolayı sadece iki kasını hareket ettirerek bana esbaan -sokak tireni- dedi ama bilmedigi birsey vardi ki o da benim bu sokak treninin nerede oldugunu bilmedigimdi. bu bilgisizligimi onunla paylaştıktan yaklasık 3 saniye sonra kendisi bana bıyıgının sol ucuyla hemen yanında durdugum ve üzerinde yesil harflerle S yazan tabelayı gösterdi. kendisine alnımın sag tarafından sarkmıs olan bir lüleyle selam verdikten sona o yöne dogru ilerledim. aşşagıya indigimde ruhumu tutarsız bir umarsızlık ve fırıldak bir yalnızlık kapladı. cunku tabelada hauptbaanof yazıyordu, bu gercekten olabilirmiydi hauptbaanof gercekten de hauptfulugzoygstelle
-havaaalanı- nin hemen altındamıydı?

bundan sonra olanlar sadece yüzdeiki enerjisi kalmıs bir leptopun işlemcisi kadar hızlı çalışabilen bir beynin yorulgan mırıldanmalarından ibarettir. benim orada nasıl olup da haydelberg -pınarın(benim liseden(alman lisesinden(istiklalin(taksim meydanından içeri giren sokak) sonunda) arkadasım) yasadıgı yer)- yönüne giden garip bir türkle tanıstıgım nasıl oradan bilet alıp hauptbaanofa gittigim yolda yanıma -dört bir- oturan gerzek alman kızlarının lise konusmalarını nasıl gizlice -baska taraflara bakarak- dinnedigim, dısarıda yagan karı seyrettikten sonra hauptbaanoftan nasıl mükemmel bir sandiviç ve kola aldığım ve yolda cocugun bitmek tükenmek bilmyen konusmalarına karsı içimden yükselen müzük dinneme hissini nasıl bastırdıgım, o sugukta beni baanofta 1 saat bekleyen pınarla nasıl bulusup onun heim -yurt- ına geldigim
sadece beni ilgilendirir tamam mı?

bütün bu uzun yolculuğun üzerimde yarattığı tasavvufi şapşallık ve asimetrik dengesizlikle paldır küldür odadan cıkıp bisikletle üniversiteye gitmeye neden
karşı çıkamadığımı hemen oracikta yatağa yatıp kendimi uykunun kollarına neden bırakmadığım, bütün bunları yaptığım yetmiyormus gibi üniversiteden sehir
meydanına kadar tekrar aynı vitessiz bisikletle nasıl geldigim, bir istiklal uzunluğundaki hauptşıtrase -sokak- yi sonuna kadar hemide bircok dükkana ki icimdeki alısveris askı bambaska olmasına ragmen kendimi tutmayı bilmisimdir girip cıkarak nasıl
yürüdügüm, bununla da kalmayıp 317 merdiven uzunlugundaki merdivenleri cıkıp schloss- kale- a cıkmayı nasıl basardıgım ve alısveris yapıp eve gelip pınarla nasıl yemek yaptıgım ve onu nasıl yedigim ve asıl olarak sabah o odaya ilk girdigim anda yatmıs olmam gereken yataga nasıl yattıgım ve bu soruları daha da cevapsız bırakacak bir sekilde bütün bunları yaparken sırtımda icindde laptop olan bir cantayı tasıma salaklıgını nasıl göstermis oldugumu gercekten bilemiyordum. o yuzden bütün bu karmaşa ve kendini bilmezlik icerisinde uykuya daldım. iyi geceler.

tübükontünüydd




mehtup

Pek sevgili Av?ar Bey hazretleri,
Zat-? ?ahanenize bu elektronik mesaj? g?ndermemizin sebebi, biz gayet
m?stesna, m?tevaz? ve fekat bi o kadar da muhte?em olan cariyeleriniz
Bengi ve Burcu?nun bir arada zevk ve sefa eylemeleri ve bu noktada sizin
naciz bedeninizin aram?zdaki raks edi?ini , o ?en sesinizin
ferahl???n?, o gayr? safii milli has?la n?ktelerinizin i?imize verdi?i umut ve
mutlulu?u daha do?rusu t?m bunlar?n eksikli?ini hissetmi? olmam?zdan
ba?ka ne ola ki?

Oha burcu inananam?orum bi paragraf yazd?n. Ben hala d?n i?tiim ?ilekli
votkalr?n ?ki i?erken av?ar beyi bol bol and?k bize bu ?ahane i?kiyi
tan?tt?? i?in- etkisindeyim ve etrafta olan biteni annamakta zorlan?orum.
Her ne kadar d?nyevi hislerle alakam olmasa da almanyada bulunan
sevgili av?ar beyi k?skanmaktan kendimi almay?p, bi yandan da akademik
?abalar?n? tkdir ediyorum. Yine de burcu d?n gece ok g?zeldi sen g?remedin
ben g?rd?m. Hem gece evine g?t?rd?g? yatag?na att?g? sansl? ki?i ben
oldum. Hah.

Evet ?z?lerek belirtmek zorunday?m ki, bu s?ylenenler do?ru. Evet
bengiyi yata?a att?m. Evet bengiyle ayn? yast??a ba? koyduk. Evet bana ?ok
g?zelsin bu ak?am dedi ve g?zlerimin i?ine derin derin bakt?. Evet b?t?n
bunlar oldu. Ama bir sor, sor bir neden? ??nk? ben de o ?ilekli
votkalarla ? o votkalar ki bu vatana bu millete, bu camiaya ve cemiyete senin
birer arma?an?nd?rlar- sarho? olmu?, ba?? d?nm??, gaipten sesler duymu?
ve kendimden ge?mi? bir haldeydim. O votkalar ki sadece bunu
yapmad?lar, o votkalar ki bengiyi odada buldu?u bi donu ? temizdi elbette
kald?r?lmam??t? sadece hen?z yerine- kafas?na ge?irmeye zorlad?lar. Evet
olaylar aynen bu ?ekilde vuku buldu sayg?de?er sevdice?im. Su?lu ben de?ilim
?ilekli votkalar.

Her nekadar yatak odas? s?rlar?n?n if?a edeilmemsi gerktiini d???nsem
de,itiraf ediyorum yapt?m. ama bi d???n?n?z,benim o donu g?r?p,tutp
kafama gecirebilmi? olmam bile b?y?k bi ba?ar?d?r aslen kan?mdaki alkol
oran? d???n?l?nce. Buna ek olarak,yapt?g?m seyin konvensiyonel toplum
n?rmlar?yla uymad??n?n fark?nda olup, ?burcuaey,benim kafamda don var
fark?nday?m? ve benzeri ac?klamalrda bulundum. Lakin nitekim sormaktay?m
burcu han?m g?l?p eylenmemi?tir? Tabi ki de ?en kahkahalar atm??t?r ve
iyki satho? olunca a?layan m?z?ldanan yada kusan bi arkada??m yok
demi?tir. Demi?tir demi?tir.Di mi?

Dedim evet, elbette dedim. Ben ki arkada?lar?n? sarho? olunca
kafalar?na don ge?irenlerden, sevgililerini sarho? olunca daha da
m?kemmelle?enlerden se?en bir hanedan?n son ve en kudretli mensubuyum. Biz ki, m?zik ?al?nca oynamayan arkada?a arkada?, iki ritim duydumu dansetmeyen
sevgiliye sevgili demeyiz. Biz ki her ortamda bizimle birlikte kalk?p
sa?malayacak cesareti g?steremeyen insanlar? sevmeyiz. Biz ki sa?mal?osun
sevdice?im, manyak m?s?n burcu bak??lar? atan sevgili ve dostlar? s?rg?ne
g?ndeririz. Biz ki, bizzzz, Biizzzz hoyraninnaa nina ninaaaayyyyyy?!!
haynonninnnooo hayninniinooooooo!

Evet burcu dayanamay?p kendi yaratt??? ritmlerle dansetmeye ba?lad?g?
i?in klavyeyi konu?turma i?i bana kald? ki pek ne diyce?imi
bilemedi?imden fazla anlaml? ?eyler s?leyemeyece?im. Burcvu dans? b?rak?p hummal?
bir temizlik ve toparlanma i?ine giri?t. Ben diyorum bu burcudan her eve
laz?m diye. Akl? olan kac?rmaz valla bu k?z?...bi de av?ar beycim,kendi
deneyimlerimden yola ??karak derim ki,sen sen ol k?z arkadas?n?n
yan?nda kankalar?nla CM muabbetini uzatma. Odadaki h?zl? ve ritmik toparlanma
i?i biterken klavyeyi burcu han?ma teslim ediyorum.

Ah av?ar beycim, g?rd?n?z m? han?m k?z?m?z?n kalbi nas?l da yaral?....
D?n gece bendeniz di?er masalarla ilgilenmeye gitti?im s?rada onu
kafakola alan 4 zebellah gibi erke?in saatler s?ren cm muhabbeti s?ras?nda
kendisini yollara, alkole ve sigaraya vuran bi nadide insan, muhte?em
dost, k?r?lgan ?i?ek, saf kar tanesi, sonras?nda sevgilisinin yan?na
d?nm??t?r evet, ve inan?n a?z?n? a??p da tek bir k?t? s?z s?ylememi?tir.
Sevdice?inin yan?nda olmad???n? af?in bey hazretlerinin ?bu cm b??le i?te
ama ili?kileri bozuyor? diyerek han?m k?z?m?z?n art?k bo? olan yerini
i?aret etmesi ?zerine farkeden yavuklusuna ne bir ses ne de sitem
gelmiyor art?k senden ?ark?s?n? hat?rlat?rcas?na bakm?? ama asla sitem
etmemi?tir. Ona sadece g?sel s?zler s?ylemi?, sen mutluysan ben de mutluyum
diyerek, konuyu her namuslu ve osmanl? terbiyesi alm?? iyi aile k?z?n?n
yapmas? gereken ?ekilde bitirmeyi becermi?tir. Elbette yan?nda ud veya
kanununu getirmi? olsayd? o billur sesiyle bizi bu olay?n ard?ndan me?k
alemlerine de yollard? fakat elinde olmayan sebeplerle yay?na bir s?re
ara vermek zorunda kalm?? ve bizi travis den sing le idare etmek
zorunda b?rakm??t?r. Yine de ben kendisini bu olay y?z?nden k?namay? erkek
milleti ad?na bir bor? bilir sayg?yla yerimi kar?? taraf?n avukat? bengi
akbuluta b?rak?r?m. Te?ekk?rler.

Burcu han?m?n t?rk?eyi kullanma kabiliyetine bir kez daha hayran kalmam
bir tarafa,su aksamdan kalma minik kafamla yazd?g? c?mlelerin ba??n?
yakalay?p sonun getirmekte epeyce zorland???m? itiraf etmeliyim. Bi?eleri
k?nam?? kendisi amma ve lakin neyi k?nad???n? pek annayamad???m i?in
m?vekkilimi savunma konusunda beklenen parlak ba?ar?y? g?steremeyece?im.
O y?zden sadece te?ekk?r? kabul etmekle
yetinece?im...mrrr....mrrr...sizi sevdice?inizle ba?ba?a b?rak?p, saz arkada?lar?mla bulu?maya
gidece?im zira kanun ?almada ustal?k her terbiyeli k?z?n edinmesi gereken bir
meziyettir.

Meziyetlerden s?z a??lm??ken size ?ok y?ce bir ba?ka meziyetten
bahseylemek istiyorum. Bu meziyetki b?t?n meziyetlerin anas?d?r, bu meziyetki
her meziyet asl?nda onun kanatlar?n?n alt?nda hayata haz?rlan?p, sonra
kendisini engin maviliklere ve r?zgara b?rakmaktad?r, bu meziyet ki biz
o meziyete aram?zda utanmadan misafirperverlik deriz. ?imdi bu
meziyetten bahis a?man?n yeri midir diye d???n?yorsunuz fark?nday?m. Fakat
bunun sebebi bengi han?m efendinin s?ylemi? oldu?u bir c?mledir, ??yleki
beni bir tak?m alemlere davet etmi? olan af?in ve eser beyle gitmemem
?zerine ?ii yapt?n ?ekerim ben siz bize geldi?iniz de ?yle bi?e bulucam ki
size hem s?fer yap?cak hem de trip yapm?ycak dem?i?tir.? Bu noktada
s?z? bengiye b?rakmay? bir bor? bilirim.

Hmmm eet b?le bir s?z verdim do?rudur ancak bana tarih bi s?re ?nceden
bildirilmi? olmal?d?r ki ben de piyasa ara?t?rmalar?na ba?layabileyim.
Yani bu i?in de bir adab? bir ticaret hukuku bir d?zeni var ?yle de?il
mi efendim? Evet evet ?yle. Bu a rada pek sayg?de?er burcu han?m sizin
ona hediye etti?iniz ciltlenmi? kitap haline getirlmi? blog unu
incelemekte bana al?nt?lar okumakta ruhumu zenginle?tirip ufkumu
geni?letmektedir Hediyenizin alt?nda yatan yarat?c? fikri ?ok takdir etti?imi
belirtmeden ge?emeyece?im. Ay c?mle kurmak ?ok zor bi i? ya.
Muhte?em hediyemden ayr? kalm?? olmak ?ok ?z?c? fakat size yaz?yor
oldu?umu d???nerek ferahlatmaktay?m i?imi. Evet. Freah i?ler ?zen ister,
onlara bak?lmal?, onlar? korumal?, sevmeli ve zaman zaman da ok?amal?y?z.
?u anda bendenizin i?i ferahlar m?? Ferahlar. Ne de olsa ?ok m?stesna
bir arkada??mla yavukluma elektronik mektupla duygular if?a
eylemekteyiz. ?st?ne ?stl?k, yavuklumun her telefonda daha da ii gelen bir sesi
olmas? ve gitti?i yerde e?lenmesi beni ziyadesiyle mutlu eden bir husus
de?ildir de nedir. Beni ?zen tek ?ey, sevice?imden m??fik
misafirperverli?ini esirgemeyen p?nar han?ma k???k de olsa bir hediye g?nderememi?
olmakt?r, ki kendisine ?ok selam s?yleyerek bu eksikli?im g?z ard?
edilmesi i?in ?abalanmas?n? sizden arz etmekteyim.

Bengi han?m sizin bana yapm?? oldu?unu muhte?em hediyeye dalm??
durumdalar, onu o kadar be?endiler ki , do?um g?n? hediyenizi g?stermezsem
?atlayaca??m. Sizi ?ok ?ok ?p?yor, m?nc?r?yor, sar?yor seviyor ve de
hasretle kucakl?yorum. Bengi han?mda ?sana aynen kat?l?yorum? demektedir.
Mektubumuza burada son verirken, bu maille sizi biraz olsun
g?l?msetebildi?imizi ve de duygular?m?za terc?man olabildi?imizi umar?z.



Burcu & Bengi

istanbulun iki güzide kızı almanyadaki bir hanzoya mail düzüşmüşlerdir. almanyadaki hanzo da buna bir cevap devinmiştir.
işte şimdi bu ibret verici belgeleri huzurlarınıza devşiriyorum.

Pazartesi, Ocak 05, 2004

aaa noluyo bana ya manyak mıyım neyim.
uyan ve kendine gel ey zavallı bok böcği müsveddesi. bunca yıldır kendini binbir türlü yalanla ayakta tuttun ama işte şimdi geldi varoluşunu kendi kendine sorgulayıp kendi çürümüş geçmişinin küflerini yalayacağın intikam saati. şimdi kimse yok artık seni suçlayacak ve seni kurtaracak. varlığın senden intikam alacak ve o kadar acı olacak ki bu hissetmeyeceksin bile, ancak çok sonra hepsi bittiğinde bir anda yanıp kül olmuş bir ev gibi belirecek közden siluetin ve çok kısa bir sürede de yıkılıp kayboluverecek bütün kalbinle inandığın o yüceliğin zekan ve becerinle dalga geçercesine.
sadece sen ve tavandaki belirsiz bir noktaya bakan sen olacaksın, her yanını kaplayan bir boşluğun ortasında, bütün sesleri boğan bir sessizliğin içinde belki şimdiye kadar hiç sesini çıkarmamış olan vicdanının susturulamaz sesi olacak. ve olup bittikten sonra herşey, artık o da olmayacak.

Perşembe, Ocak 01, 2004

merhaba canlarım ,
ben yorumcunuz avşar zodyakoğlu, bundan böyle allahın her ve yahut bazı günleri sizinle günlük aylık yıllık asırlık günaşırı bayramdan bayrama burç yorumlarınızla beraber olacağız. umarım fiziksel gerçeklere astrolojik zımbırtılara ve gezegenlerin bizim eve olan konumlarına bakarak gödümden salladığım bu engin bilgiler sizin iş ve aşk hayatınızı kolaylaştırmanız, daa az çalışıp daha çok para kazanmanız, orlandablüme benzeyen cocugun ilgisini çekebilmeniz ya da haydikluma benzeyen kizi yatağa atabilmeniz -zor gerçi o biraz- açısından size vesile olur.
allah kabul etsin.

(ps:solda altta link)
nobody knows where you are.
ben bilmiyorum şahsen bilsem de söylermiydim bilmiyorum. hem herkes bilsin hem de sadece ben bileyim isterdim sanırım ama nasıl olacak öyle ki?
peki simdi o orada kimsenin bilmedigi bir yerde parlarken aslında parlıyor sayılabilir mi? yani arkamdaki otobüs aslında nerede mi?