Salı, Ocak 20, 2004

küçükarmutludan zeynebullah bilgelememennene

The following takes place between 2 A.M and 3 A.M -


Mikroçipi mercanyılanının karınboşluğundan çıkartan acanımız başkanı arar ama kimsecikler müttefik komutanlarla toplantı halinde olan başkana telefonu vermez. Jack Tony’i arar ve kıprıs kaydının sahte olduğundan emin olduğunu kanıt çipi 40 dk içinde ctu’ya getireceğini söler. Bu arada çipi büyüteç altına koyup bööle bakan Yusufçuk çipin üstünde verici bulur. Yusufçuk vericiyi bulduğu anda pencereden dışarıyı seyreden Jack elinde alıcıyla koşturan 3 karanlık adam görür. “Yusufçuk sen alıcıyı çıkart çipi ve Kate’i al ctu’ya götürüver evladım” diyen Jack alıcıyı cebine atıp koşturmaya başlar.

Meanwhile in ctu – Michele ilen Carrie fena halde kavga ederlerken big brother ve omniscient god misali odasında olayı izleyen Tony Michele’i makamına çağırır ve “derdiniz nedirkine, buranın efendisi benim sorunlarınız işlere engel olmasın sakın ha!” der. Michele de der ki: Carrie ilen ben çok iyi arkideştik ama Carrie married with 2 children abimi baştan çıkartı, sonra da ailesini ve işini kaybeden abimi terketti. Bunun üstüne de erkeklerin yüzkarası abiciim kendini intihar etmeye kalktı.”

Meanwhile somewhere over there – Tony başkana ulaşmayı başarır ve “efenim bu Jack’e pek güven olmas ama dediğine göre kıprıs kaydı sahteymiş, şincik yolda gelince bakcem doğru mu diil mi”der. Her zamanki gibi duygularına kapılan ve yüzünü şekilden şekle sokan başkan bey saldırıyı iptal etmeye karar verir. Aman Mike bi kızar bi kızar ki sormayın. Hatta o kadar kızar ki başkan beyi bu konuyu tekrar düşünmeye bile davet eder çünkü Jack’in bu konudaki reputationu malumdur. Ama başkan bu düşünmez çünkü: “I know the man himself not his reputation!!!!!”

Meanwhile in the darkness – Jack ilen Yusufçuk ayrı yollardan buluşmaya karar verdikleri noktaya doğru ilerlemektedirler. Jack tam kötü adamları kandırıp vericiden kurtulmanın dayanılmaz hafifliğiyle karanlık caddelerde laylaylom koştururken sağdan soldan çeşitli kötü adamlar iner. Sanırsınız ki mines of moria da orkların saldırısına uğradı. Derken kötü adamların en bi kötüsü bööle tabanca gibi bişiyle uzaktan uzaktan elektrik verir Jack’e. Jack bayılır. Tabii dışmekan çekimlerinde – özellikle araç içindeyken – başlarına bişey gelmesine alışık olduğumuz kadın kahramanlar silsilesine uygun bi şekilde Kate ve onunla aynı arabaya binme gafletinde bulunan Yusufçuk ta saldırıya uğrar. Ama bu kötü adamlar bildiğimiz kötü adamlardan diildirler. Irkçılar sabaha karşı bööle dolanırlarken zifiri karanlıkta zifiri karanlık cip içideki Yusufçuk’un arap olduğunu anlarlar ve “hadi gidip şuna haddini bildirelim” derler.

Meanwhile in ctu – Sözkonusu abi (bkz. 2. par.) ctu’ya gelir. Tam Michele ilen konuşurken Carrie’yi görür ve saldırır, döver möver, bağırır çağırır. Adamı tabii yakapaça dışarı atarlar. Karanlık bi köşede ağlayan Michele’in yanına gelen Tony kızcağızı bi türlü sakinleştiremez. “Yorgunum. Korkuyoruuuuum.” diyen Michele ve onu kollarına alan Tony bööle bikaç saniye bakıştıktan sonra haftalardır beklenen şey gerçekleşir ve öpüşürler de öpüşürler. Bu mürveti de gören seyircilerin mutluluğuna diyecek yoktur. Yani bu öpüşme bu sevgi güzel günlerin habercisi değildir de nedir?

Meanwhile in hell – Jack çırılçıplak [] olduğu tahmin edilen bi şekilde yerlerde kendi kusmuğu içinde debelenmektedir. Allahım bu ne felakettir? Seyirci ekrana nasıl bakacaktır? Bunlar bize ve Jack’e reva mıdır? İşkenceci karizmatik adam Jack’e telefon uzatır ve “seni arıyolar” der. Telefondaki adam helikopterle gökdelenler üzerinde uçmaktadır (reminiscent of God whose residence is up in the sky?) ve Jack’e “çip için kaç para istiyorsun” der ancak Jack bu, sevgisi de çipi de satılık diildir. Ve başlar işkence. Ama işkenceci çok titiz bi adam olduğu için aletleri önce amonyaka batırır. Böylece Jack temiz bi şekilde işkence göreceği için hepimizin içi rahat eder.

Meanwhile başkanın orda – herşeyden haberdar olmayı başaran Lynne Mike’a başkan yardımcısının başkandan habersiz komutanlarla toplantı ayarladığını galba saldırı konusunda başkanı beklemeden harekete geçeceklerini söler. Mike Lynne’e bu konuyu başkana söleyip sölemeyeceğini sorunca sorumluluk sahibi Lynne sölememiz gerkiyo der. Ve Mike kulağında telsiz olan bi adamı çağırır ve Lynne’e “başkan fena halde saçmalıyo ülke aleyhine karar vermesine izin veremeyiz” der ve kadını odaya kilitler. Lynne bağırıp çağırır ama duyan yok. [Peki bu kadının yanında cep telefonu falan da mı yok acep?]

Meanwhile Jack is in trouble – Jack öyle fena delik deşik edilir ki ölür gibi olur. İşkenceci adamlar onu kancadan indirip iyileştirmeye çalışırkeeeeen…

03:00:00

Hiç yorum yok: