Çarşamba, Kasım 03, 2004
tickle test
You thrive off the adrenaline rush you get from meeting new people. Because you're such a social butterfly, your ideal social network is bursting with lots of fun acquaintances and friends who appreciate your great energy and vivaciousness. When you connect with people who have skills that complement yours, powerful networks can be formed.
manyagim ulan ben.
googlefight
Google "googlefight" diye bisi cikarmis iki bosluga iki keyword giriosun ikisiyle ilgili kac arama yapildigini mi kac sayfa oldugunu mu ne sölüo, cok eglenceli bisey.
Number of results on Google for the keywords avsar and burcu:
avsar( 30 600 results)
versus
burcu( 57 700 results)
The winner is: burcu
Salı, Kasım 02, 2004
mogwai
bazi mogwai şarkılarını hızlı çalsak Interpol şarkisina benzemez mi? hepsi degil ama mesela "burn" oluyor.
300. entrymin bu kadar ezik olmasi sizi olmadiği kadar beni şaşırttı baya. dur bir iki bişi yaziyim daha şanlı olsun. İşte hakkımda bilmediginiz, bu nedenle soramadiginiz, bilseniz sormaya hiç de çekinmeyeceğiniz gerçekler:
- aslında benim adim abbddürrezzakk (yanlis yazmadim iki b, iki d, iki r, iki z, iki k ile. hitap ederken ddikkatt ederseniz sevinirim.)
- aslında 68 yaşındayım (çok para verip gerdirdim her yerimi, 3 kere andropoza girdim çıktım girdim çıktım girdim çıktım.)
- aslında ayak tırnaklarımı yerim (ama sadece yalnız kaldıgımda. bir de çok temizim yemeden önce mutlaka yıkarım onları.)
işte aslında hiç de tanıdıgınız gibi bir insan degilmisim dimi, yyaaa bböyylle isstte.
Cumartesi, Ekim 23, 2004
apocalypse now
Perşembe, Ekim 14, 2004
müstehcen türküler 4
"acilsin kollar kollar
oynasin diller diller
calissin eller eller"
bü türkümüz de yine esasinda "bastim da kirildi igdenin dali" gibi masum ve anlamsiz -gibi görünen- bir olayla baslamaktadir. türkünün ilerleyen safhalarinda ise yine bize aslinda bize "bir dügünden izlenimler" seklinde yansitilan "haydi kollar acilsin, iki göbek atalim, bikac türkü söyleyelim haydi hoppa hey" gibi nidalarla devam etmektedir. ancak kazin ayagi öyle degildir.
dere basinda nerelerine kaytan biyiklar sürüldükten sonra utanmadan bir de seftalisi bala benzetilen genc kizimiz artik iyice bastan cikmis, gozu kaytan biyikli gencten baskasini görmez olmustur. ancak genc, kaytan biyiklarinin kendisine verdigi güvenle olsa gerek cinsel münasebetler sırasında daha pasif daha edilgen bir hal almistir. bu duruma icerleyen kizimiz kaytana durumu bir türküyle anlatmayi uygun görmüs ve behsettigimiz konsept icinde anlamlari artik iyice asikar olan üstteki dizeleri bestelemistir. "bastim da kirildi igdenin dali" dizesi ise türkünün ilk dizesi olmasi acisindan bir anlam tasimak zorunda degilmis gibi gorunuyorsa da adam-igde metaforu gözardi edilmeyecek gibi degildir.
müstehcen türküler 3
"entarisi ala benziyor
entarisi ala benziyor
şeftalisi bala benziyor"
ayni ozanimizin bi önceki türküsü ile ilgili kritigi okuyan arkadaslar bu türkünün ayni kisi tarafindan yazildigini hemen anlayacaklardir. "dam üstünde un eler" türküsünden farkli bir sekilde bu türküde de sözlerin amaçlarin ve eylemlerin üzerini bir battaniye gibi örtmektedir. Bircok iyi niyetli türkü dinleyicisi bu türkünün entarisi uzaktan kirmizi gibi görünen ve yetistirdigi seftaliler dadindan yinmeyen bir kiza atfedilmis oldugunu sanabilir ve feci sekilde yanilabilirler.
kaytan biyikli ozan deredede vuku bulan olaylardan bir süre sonra köy kahvesinde oturmaktadir. o sirada uzaktan gelmekte olan ve dere basindaki kiza -ki kendisi seftali de yetistirmektedir- benzeyen birini gorur, ama emin olamaz. kiz biraz yaklastiginda bunun o oldugunu anlar. ancak kizin entarisi -ya da bir kismi- ala benzemektedir, yoksa? eger gercekten öyleyse bunu kiza nasil söyleyecegini düsünen ozan kizi yolda durdurup "ben de senle gelim de seftali yiyelim bahcede" gibi bir bahaneyle kizin pesinden gider. seftali bahcesine vardiklarinda kizin entarisinin ala benzeme sebebinin sandigi sey degil, entarinin kirmizi basma kismi oldugunu anlayarak rahatlayan ozan "ben seftali sevmem seni gormek icin gelmistim" diyerek hanim kizimizi seftali agaclarinin arasinda igfal eder ve kizin seftalisinin hakkaten de bala benzedigi konusunda kesin bir mutabakata varir.
müstehcen türküler 2
"insem derelerine
insem derelerine
kaytan bıyıklarimi
sürsem nerelerine"
bu son derece ayip ve bu zamanda bile toplum icerisinde bir cogumuzun söylemeye zorlanacagi bu türküyü yazan sahsiyeti oncelikle bu medeni cesaretinden dolayi tebrik ediyorum. ama ozanimizi tebrik etmemiz gereken tek nokta bu degildir. kendisi bu türküde bir cogumuzun ilk bakista goremeyecegi ama birazdan anlatinca anlayip hayran kalacagi incelikte benzetmelere ve alegorilere basvurmus, türk türkücülügünde yeni cigirlar acmis ve bu türküyü yazdiktan yaklasik 10 dakika sonra ayni ince iscilik ile türkünün kendisine atfedildigi hatunun aklini basindan almistir.
ilk etapta türkümüz henüz bıyıksız olan ozanimizin her öglen vakti dereye su almaya inen bir genc kizimizla karsilasip ona vurulmasiyla baslamaktadir. kizin kendisine fazla pas vermedigini farkeden ozan bunun imajindan kaynaklandigini düsünerek birkac aylik bakim ve özveriyle oldukca etkileyici kaytan biyiklar birakir. kizimiz bu biyiklardan oldukca etkilenerek arada bir ozanimizla dere basinda sohbet etmeye baslar. dilin ustaca kullanimi konusundaki -baska türkülerinde de karsilasacagimiz- üstün yetenegiyle kizimizi kendisine baglar. iste bu türkü tam da ozanimizin kizimizin kizligini elinden alacagi saatlerde yazilmistir. ozanimiz kizi gotureceginden o kadar emindir ki "ah su kaytan biyiklarimi yanaklarina bir sürsem" seklinde bir dilek kipi yerine "kaytan biyiklarimi önce kukuna mi sürsem memene mi" seklinde bir keyif kipi kullanmistir.
bunun yaninda normalde alakasiz seylerden bahsedilen ilk iki misrada da aslinda müstehcen anlamlar mevcuttur. ozanin, bizim ozanin kizi ilk ve hep gordugu yer olarak bildigimiz dere basina inme istegi olarak gordugumuz ilk iki dize aslinda kizimizin iki bacak arasinda bir dereye benzeyen -ayricana da ozanin kaytan biyiklarina bakmaktan afedersiniz sırılsıklam olmus- kukusuna atifta bulunmaktadir. sizin de gördügünüz gibi ozanimiz o donemlerin en önemli capkinlarindan ve cinsel otoritelerinden biridir. hepimiz kendisini ayakta alkisliyor, böyle bir ecdadin cocuklari oldugumuz icin kendimizle gurur duyuyoruz.
müstehcen türküler
"dam üstünde un eler
tombul tombul memeler
memeler baş kaldirmis
kavusmuyor dügmeler"
bu türküde dam ile hemen hemen ayni seviyeye konuslanmis olan ozanimiz bir yandan saz calar gibi gorunmekle o sirada fütursuzca un elemekte olan masum kizimizin tombul memelerine bakmaktadir. hatta bu ise o kadar odaklanmistir ki parca söyleyip bütün kastederek un eleme eylemini memelerle iliskilendirmektedir. ilk tahlilde ozanimiz oldukca sapik bir profil çizmektedir. ancak bu ilk intiba yanlis bir cikarim yapmamiza da sebebiyet verebilmektedir.
birincisi genc kizimiz üzerindeki bluzu ya da gömlegi ne bicim iliklemistir ki un eleyen memeleri karsi kaldirimda kendi halinde sazini bingirdatmakta olan ozanimizin dikkatini cezbetmektedir. en nihayetinde burasi bir köy meydanidir, kizi böyle olan köyün ozanindan ne beklenir ki?
ikincisi kizimizin memelerinin o anki haliyle ilgili. hadi diyelim ki dügmeleri fazla acmadi, ancak o dönemde un elemek ne kadar tahrik edici bir istir ki kizimizin memeleri dügmelerinin kavusmasina imkan vermeyecek mahiyette bir bas kaldirma, bir isyan, bir emilme istegi bööle cuk cukk...ohm pardon ne diyorduk hah bir bas kaldirma eylemine kalkismislardir? belli ki ozanimiz un eleyen tombul memeli kiz tarafindan acikca bastan cikartilmis, tahrik edilmis ve bu türküyü yazmaya zorlanmistir. yoksa türk erkegi öle elalemin karisinin kizinin memelerine bakmaz. hasa sümme hasa.
Çarşamba, Ekim 13, 2004
Even if you weren't an English major, you know a good read when you see it, whether it's flying off the shelves or waiting to be discovered. From a detailed history to a breezy fiction to a philosophical treatise, you take time to immerse yourself in another time and place.You find that getting lost in a book is a great way to stay in touch with the world around you. After all, if it's happened, is in the process of happening, or could happen one day, someone has almost certainly written a story about it. And you'll be sure to read about it.
what's your best quality
The fact that you're an inventive and creative person who usually has an abundance of imagination and ideas really draws people to you! But that's not the only thing. Your answers on the test indicate you're a funny person who is likely known for your great sense of humor. You are an independent person who is usually able to handle things in a self-sufficient manner, too.
Salı, Ekim 12, 2004
dinneyelim öörenelim
elvis costello amca yeni albüm cikarmis adi delivery man, the delivery man. ben pek hazzedemedim, emmylou harris ve lucinda williamsla düetleri var ama genel olarak cok basarili bi album oldugunu idda edemicem. yok ben illa dinnicem diosaniz alin dinneyin, yok guzel sarki varmi icinde sen onu söle bana diosaniz söliyim:
elvis costello - needle time
elvis costello - the name of this thing is not love
nostaljik album
90'da mark sandman'in kurdugu, gitarsiz rock band olur mu oglum sorusuna evet cevabi veren, saksafon ve iki telli slide bass ve vokalden kurulu üclünün ilk albumleri good'dan sonra 93de cikarip baya bi ses getirdikleri, 95 deki yes albumuyle beraber grubun en iyi albumu kabul edilebilecek -tabiki edilmeye de bilecek- albüm. -ek bilgi: grup 99 yilinin 3 temmuz'unda roma'da bir konserde mark sandman'in 47 yasinda sahnede kalp krizi gecirip ölmesiyle dagilacaktir.-
bunalimdan eglenceye uzanan genis bir kanepede yaratici gitar riffleri ve saksafon sololariyla dinlenmesi gerekir die düsünüyorum. ama dinlemeyene de kizmam.
albumun tamami gercekten cok basarili ama yine "album almam sarki indiririm diyen" ya da "illa yönlendirilmek istiorum" diyenler icin:
buena , all wrong , a head with wings , thursday , mary won't you call my name , let's take a trip together ve miles davis' funeral
dinneyelim ögrenelim
montreal kanada'li kendisi tenor sesli, open gay, o da bir sarkici olan babasinin yardimlariyla ilk albumunu cikarmis sonradan iki album daha cikarmis olan, montreal'liler tarafindan "canimiz bu bizim gururumuz cok seviyoz biz bunu" nidalariyla bagirlara basilan singer-songwriter insan. genelde cok enstrümanli parcalar yapior, yayli düzenlemeleri olsun, deisik enstrümanlar olsun pek bi renkli pek bir farkli pek bir üzücü cogu zaman.
albümleri: first album , poses, want one
hangi bi sarkisini tavsiye ediyim bilemiorum ama poses albumu bastan sona bir dinlenmeli heralde
onun haricinde de söyle ki:
oh what a world , I don't know what it is , go or go ahead , vibrate, 14th street , beautiful child , dinner at eight , foolish love , danny boy , april fools , in my arms , baby , barcelona , matinee idol , damned ladies , sally ann , a bit of you
Çarşamba, Eylül 29, 2004
araba
hemen bi araba testi de yapıverdim:
You've got a need — a need for speed. For you, road trips are more than a way to get from here to there. Driving, like those who've traveled Germany's famed no speed limit roadway know, is a way to test the road and engage in your surroundings. You appreciate the finer points of driving — like the curve of the road, the performance of the car, and all the nuances of true skill behind the wheel. You're a driver's driver, so when it comes to dream destinations all you need is a great car and road cool enough to test your reflexes and escape your daily hassles.
But once you arrive at your dream destination, you're sure to embrace it like you embrace the road — wholeheartedly with a sense of adventure and panache. Some say getting there is half the fun. And you agree, so long as you get there in record time and record style.
Cuma, Eylül 24, 2004
sorular ve cevaplar
uzun bir aradan sonra yapacagim bu ilk programda size "özellikle düsünseldüzensizpsikomanyagimiz basta olmak üzere bir cogumuzun cevabini delice merak ettigi sorularin cevaplari" adli sarkiyi seslendirmek istiyorum.
bu cevaplari dinnerken bircogunuz "hayir o öyle degil böyle" , "bi saniye o 3 degil bes olucak yalniz" gibi gereksiz cikislarda bulunacaktir. birincisi bu sizin üzerinize vazife degildir, ikincisi de bilmemek degil sallamamak ayiptir. esen kalin efenim.
1.su kaç derecede buharlaşır ve kaç derecede tekrar su olur?
su,basinca bagli olarak her derecede buharlasir, hava da basincina gore tekrar su haline donusebilir
2. bi semtteki bütük çöpleri o seferde aynı çöp arabası mı toplar yoksa bunlar topluca sokaklara saldırırlar mı?
belli bir bolgenin coplerini bi araba toplar, ya da toplamaz, yoksa karmasa olur kaos olur, goz gozu gormes
3. o sinek ilaçları sinekleri gerçekten öldürür mü?
bi kısmını evet, ama ilaca bagisiklik kazanan sineklere ne siksan kar etmez.
4. bi hat da gün boyunca aynı vapur mu sefer yabar, yabmaz gibi gelio, o zaman neye göre değişirler?
hattin uzunluguna gore 2 ya da daha fazla vıpır donusumlu olarak hareket ederler.
5. asfalt kaç derece sıcakta ayakkabıya yapışcak kadar yıvır?
40 falan
6. humprey bogart gerçekten yakışıklı mıdır? neden bazı filmlerde yüzünü derileri az sona aşşa düşcek gibi görünmekte ısrarlıdır?
hayır. kendisi botox yabtiran ilk insanlardan biridir, ama yan etkiler o donemde daha kuvvetlidir ve bazen makyaj da kar etmemektedir.
7. toplamda kaç kennedy lanetli yollardan öldü? sağ kalan aklı başında bir aile üyesi var mı?
3-5. ikisi vuruldu, birinin ucagi dustu, biri intihar etti... Sag kalan varsa da akli basindamidir o tartisilir.
8.bir arının kafası koptuğu halde yaşadığına tanık olan bir grup 6 yaşında çocuk adoına soruorum, o yaşam yaşam mıdır? ayrıca kaç uzvunu kaybederek yaşayabilir?
degildir. bacaklarini ve kanatlarini kaybedince bisi olmamaktadir. gorunen odur ki govdesinin yarisi koptugunda bile yasamaya devam edebilmektedir, o halde sorunun cevabi yaklasik 39
9. bir de ayrıca toplamda kaç çeçit arı vardır?
esek arisi, bal arisi kralice ari ve diger olmak uzere 4 tur ari vardir. ek bilgi: aslinda hepsi bal yapabilmesine ragmen esek arisi esek , kralice ari sevisgen, digerleri ise ne idugu belirsiz oldugu icin bal yapmamaktadirlar.
10. filtre kahveleri nasıl vakumlu paketlere koyabiliolar?
kahvenin üzerine delikleri kahveden daha kucuk olan bir elek koyduktan sonra bittabiki kahve molekullerinden daha kucuk olan hava molekullerini disari cekiorlar. ayni islemi once havayi disari cikartip sonra kahveyi iceri koymak yontemiyle de gerceklestirilebilir (bkz:havasiz ortamda hareket etmek)
11. light sigaralar gerçekten daha zararlı mı, ayrıca nargilenin sigaradan daha zararlı olduğu söylentileri doğru mu?
evet, o sigarayi light yabmak icin icine koyduklari seyler cigerleri cok feci edio (sanki light olmayani etmio) ve hayir daha dogrusu kismen evet sadece bazi nargile tutunleri cok feci onlari icmeyin.
12. tavlayı kim nasıl bulmuş?
bu konuda cesitli iddalar olmasina ragmen sanirim eski mısırlılar ya da mısırlılar eskiden. ama iste ortadogu falan da diyenler var zarlar farsca falan diye ama zaten baslatan degil bitiren önemlidir o da türklerdir.
13. bu soru diğer 150000 tane oyun içinde geçerli.
sans faktoru az olanlari japonlar ya da iranlilar, hile yapılabilenleri türkler, sıkıcı olanlari ise avrupalılar bulmustur.
14. ayrıca en eski oyun ne hala popüler olan tabii.
bu bi soru degil ama cevabi, sise cevirmece ve tekerlek yuvarlamaca
15.bestelenebilecek şarkıların bir sonu var mı?
bu önemli bir tartisma konusu. cevabi teknik olarak evet ama nota kombinasyonlari, sesler arasindaki tını,siddet ve frekans farklari arttı tempo olasiliklari gozonune alindiginda sonsuz bir havuz soz konusu, gerci kısıtlayici faktorler de var mesela bi beste kemanla da calinsa piyanoyla da calinsa ayni bestedir ve herhangi bir notadan sonra herhangi bir nota gelemes (atonal calismiyorsak) ama yine de bence daha var.
16. insanlar gerçekten çift mi yaratılmış?
tanrı bunu kabul etmek istemese de (eserine hakaret oluyo cunku ) kesinlikle evet.
Cuma, Ağustos 06, 2004
star wars
-obi salagi her lafin sonuna "my young apprentice" ya da "my young padowan -yaslisi var mi ki?- ya da "my young and also unexperienced talented rookie, who i know is a much more better jedi than me" gibi eklentiler yapmasa anakin bu kadar kendini kanıtlama hevesi duyarmiydi? belki de coindadaksayd yapmayabilirmiydi?
-bir insan saruman'i, dooku'yu-ya da darth tyrranus'u- , prince of darkness'i ve binbir farkli filmde/dizide "ölüm" rolünü oynadiktan sonra nasil normal bir hayat sürebilir? filmde bile olsa yaptıklarinin vicdan azabi pesini birakmaz mi? gary oldman Pontius Pilate, Jean-Baptiste Emanuel Zorg, Ivan Korshunov, Agent Norman Stansfield, Lee Harwey Oswald gibi rollerin üzerine geceleri rahat uyuyabiliyormudur? kötü rolleri dengelemek için arada sevimli roller aliyorlarmidir?
-Jango Fett kendi için değiştirilmemiş bir klon istemistir. peki o klon nerdedir? sonradan ortaya cikan boba fett degilmidir?
-blog yazari nasil bir gerizekalidir ki palpatine-sidious baglantisini ancak cözebilmistir ve nasil daha da gerizekalidir ki bunu bloguna yazarak gerizekaliligini alenen açik etmistir? -ayni yazar bir zamanlar sercelerin güvercinlerin yavrusu oldugunu da sanmaktaydi-
-jedi'larin en guvvetlisi olan mace windu neden ufak adimlariyla bir kücük hanim edasiyla savasmaktadir?
-ellerinde yüzlerce oyunculuk ajansi yüzbinlerce aday bulunan başta christine king olmak üzere casting ekibi bula bula en büyük basarisi virgin suicides -filmi kücümsemiorum cok severim- filminde neredeysefigüranlik olan hayden christensen'i mi bulmustur? yazik ve de günah degil midir?
Perşembe, Temmuz 22, 2004
pornografik ögeler
-orospu
-küçük orospu
-viyanada orospu
-güsel kadin
-siçan kadin
kisiler
-burcu kaya blogger
-metin uca
-faik mergen
-pisagor (?)
-fleetwood mac a de bak (??)
-engin titiz ilahi (???)
anlamsizlar
-donnie darko gönderme
-viyanada türk dükkani
-sevdicegim
-ben ve fotograflarim
-gogil (????)
-ay aksamdan
-acilsin
chikinki - assassinator 13
badly drawn boy - river, sea, ocean
badly drawn boy - another devil dies
badly drawn boy - once around the block
badly drawn boy - a minor incident
oi va voi - refugee
oi va voi - yesterday's mistakes
radio mundial - eladron
les triplettes de belleville - bach a la jazz
hadi bakalim dinneyin bunnari bitince yenisini verijem
o kadar ugrasilan bitirme ödevi yaza kaldi sonra, 10 dakikalik bir karar verme sürem vardi riske giremedim sefgili gunnuk. ardindan bütünlemeye kalan sevgili örencimle bol bol ders bu arada almanya'dan red geldi bi yandan itü'ye hazirlik ve bu sirada geciktirilen bitirme ödevi, simdiden icin bayildi dimi.
itu mulakatindan cikar cikmaz baslanan bitirme ödevi yine uykusuz geceler ve günler ve hayatimi kurtaran insanlar burcu, zeynep ve eren, onlarsiz hicbisey olmazdi hakkaten.
ama simdi delice gecen 3 ayin sonunda master'a kabul edilmis, bitirme ödevini vermis, süfer bir dogumgunu yasamis ve süfer hediyeler almis (bunu annaticam birasdan) ve yakinda isalla güsel bi tatil yapacak bir insan olarak cok daha mutlu evet belki biras yorgun ama huzurlu bi insanim.
ya iste böle günnük, seninle de biras daha fazla ilgilenicem su bi iki hafta
Cumartesi, Temmuz 03, 2004
Cumartesi, Mayıs 22, 2004
Özgün Müzik David Eugene Edwards (16 Horsepower ve Woven Hand’in solisti ve bestecisi)
Metinler Peter Verhelst & Ultima Vez
yaa iste böle. tabi sen oyunun tanitimini okumadan öle salak salak gidersen böle sasiriverirsin iste.
cok text yoktu ama olanlar oldukca carpiciydi. sahne kurgusu ve kareografisi cok basariliydi yani hem hareketleri büyük bi dogallikla, neredeyse dogaclamaymis gibi, yaparlarken ayni zamanda da senkronize olmayi da basariyorlardi ki takdir ettim kendilerini.
bazi sahneler inanilmaz derecede çarpiciydi yani -adamin pipisini yada kadinin kukusunu demiorum tabiki- mesela kocaman lambali sahne ya da kumas parcalarinin arasindan suya atladiklari sahne -izlemeyenler icin hicbir anlam ifade etmedi tabi bu, yok yok öle havuz falan yok daha baska bisi, bi ara anlatirim- neyse iste ozellikle o sahneler cok hostu carpiciydi öyleydi böyleydi.
bir de müziklerini sixteen horsepower yabmis ki cok sasirdim ben yani hic öle sarkilari alip alip koymuslar gibi degildi ama bilemiorum yine de. bunu bi arastiricam bakalim.
Pazar, Mayıs 09, 2004
Pazar, Nisan 25, 2004
duymadim sanirim (nie bi insan böyle bisi aratir ki ? )
erman komik sesler
müzük indirmek istiyorum (ama nasil yazildigini bilmiorum)
baldizi
uzayli arabalar (iste tam bi sörcvörd, ben de aratip neler cikiomus bakicam)
orospu ilker
bu kadar efenim. iyi aksamlar türkiye, her nerede araniyor ve arartiliyorsa.
Pazartesi, Nisan 12, 2004
-otistik piskopat
-pisagor
-redbull sirketi
-redbull enerji konya
-sanki blogspot
-sevgili blogspot
-uzayli diye bisey var mi? (büyük harflerle)
-kücük emrah + müzik
-almanyadaki türk nufusu
-cakirin kendi müzik
Cuma, Nisan 02, 2004
acildi. gerci acilmisti cok onceden ama sol tarafa eklemis olsam da linkini benimcanimzayifhafizam tabiki unutmustu bunu sayfadan duyurmayi. ayip etmisti. bi daa olmasindi. ama zararin neresinden dönülse kardi. haydindi akindi o sayfaya okuyundu özümseyindi sevindi sevdirindi.
hemen soldaydi ahanda oradaydi.
Perşembe, Nisan 01, 2004
ARKADASLAR -OSMAN BAK OZELLİKLE SANA SOYLUYORUM- KAN KURUDUKCA KAHVERENGİLESİR İGRENC Bİ CİNGENE PEMBESİ HALİNİ ALMAZ!!
yani milyarlik cipler alana kadar 3-5 torba kan alin alamiyosaniz verin veremiyosaniz ölün.
sindi cakir vurulmus bi evde yatmaktadir. bi de baldizi mi artik nedir o vardir b?yle bagli bi kosede. bunun vuruldugunu ?renen kankasi polat onu almaya giderken digerleri de imkanlari seferber ederler ama her kare ayri bi falsodur, s?yle ki:
polat cakiri bulduktan ve kadini cozup birkac karizmatik s?z s?yleyip zaman kaybedip sonra da d?nyanin barbara streisand'dan sonra gormus oldugu en kotu kadin oyuncusuna zaman kaybettiriyosun diye bagirdiktan sonra cakiri arabaya gotururken b?yle sanki b?t?n kani aksin diye omzunu bogrune dayayaraktan bi un cuvali misali tasir, ama allahtan cakir dayaniklidir hatta dayi'nin s?yledigine g?re ulubatlinin yediginden fazla yemistir ve bayragi dikmeden ?lmesi de ihtimal dahilinde degildir. tabi eminim dayi bu s?zleri cakirin o sekilde tasinmasi ?zerine s?lememistir.
hastanede herkes ay gibi -daha dogrusu yarim ay gibi c?nk? b?ylece kamera hebsini bi karede karsidan g?sterebiliyo, cok yaratici gercekten- dizilmis bashekimi dinlerken, basekim onnara doktorlarinin ne kadar yetenekli hepsinin kendi alaninda ne kadar uzman falan oldugunu anlatir heyecanla, sanki ?yle olmasalar adamlar o hastaneden vazgecip baska bi hastane kapaticaklardir.
polat cakiri arabayla gotururken son s?rat gidiyo gibi g?r?nmesine ragmen arabanin kadrani 40-50 gibi bi rakam g?stermektedir -tamam bekliyoduk zaten hizli cekim yabmanizi da insan dikkat eder dimi kadran g?r?n?yo mu gorunmuyo mu-
bes yerinden vurulan bi insanin normalde m?dahale edilmediginde gittikce k?t?lesmesi beklenirken, evde yerde yatarken parmagini bile kipirdatamayan cakir jipte g?zlerini acmakla kalmayip polatin dediklerini algilayip degerlendirip ona "can polat" cevabini vermistir ama bu cevap muttetem kadin oyuncumuzun inanilmaz diksiyonuyle "canpolat" halini almistir. yoksa arkadasin adi canpolattir da yazariniz kadinin g?nahini mi almistir, kadinin diksoyununa o platformda s?ylenecek birsey yokmudur?
yine polat bi sokaga girip cop kamyonuyla karsilasir. kendisinden bekledigimiz sekilde gidip copculeri vurup kamyonu da havaya ucurup yoluna devam etmek yerine ayni yoldan geri geri cikmaya baslar ama bizim bildigimiz arabalar geri geri giderken belli bi hizin ?st?ne cikmamakta yani devir artmamaktadir ama polatin arabasinda devir arttikca artmaktadir hatta yanlis duymadiysak vites bile degistirmektedir -geri 2 falan oldum yani-
basekimin telefonda konustugu polat doktora kursunlarin yerlerini sol dorduncu kaburgadan sag besincinin hemen altindan falan diye saymaktadir, ama biz cakirin yanindayken onunla beraberdik yani saysa farkederdik heralde, yoksa polat tahmini tip okumaktadir da sak diye kursunlarin yerini anlamaktamidir? -bu arada biri sag dorduncunun altinda ?b?r? sol yedincinin ?st?nde, ikisi farkli yani aman diiym-
adamlar cakiri hastanenin disinda beklerkene adini bilmedigim ama sag koluymus gibi gorunen amca hararetli bi sekilde sigara icerken ?nce sigaradan deriiin bir nefes alip onu birakmadan bi nefes daha ceker, yazar dumura ugrar. Asil ilginc olan sahnede herhangi bir kesme olmamasi ve o kadar derin nefes alan bir amcanin ikinci nefesi sigdiracak yeri sigdiracak yeri nerden buldugudur.
cakir hastaneye geldiginde disarda sadece bir sedye beklemektedir nerededir bunun oksijen maskesi serumu, hedesi h?d?s??
basekimin b?t?n doktorlar hazir degigi doktorlar, cakir ameliyataneye girdikten sonra iki saat ellerini yikayip geyik yaparlar, madem hazir bekliyosun, giyinip icerde beklesene.
polat once yeni kiyafet isteyip sonra ?zerindeki kanli gomlegi cikarmadan eliyle omzunu g?gs?n? falan siler sonra onu cikarip yenisini giyer, bastan cikar sunu polatim rahat ol ya aaaaa
ilkeli bir saglik gorevlisi olan basekim hastaneye o gece hasta alinmayarak mafyaya jest yapar saolsun, yani adamin basinda 29384 tane doktor ameliyat yabmaktadir, etrafi sarilidir, yani bi kisi de cikip "durun bakin apandisti sismis patlicak ben de onu alicam" dese yer yoktur ve cakir da heybetli gibi g?sterilse de insandir yani 12 odada birden yaticak hali yoktur ya.
b?t?n bunlarin sadece 15-20 dakikalik bir s?re icinde gerceklesmis olmasi da beni dizinin geri kalani hakkinda gercekten cok umutlandirdi.
Çarşamba, Mart 31, 2004
the kinks - everybody gonna be happy
kaizers orchestra - bris
kaizers orchestra - djevelens orchester
jack black - let's get it on
stevie wonder - i believe
love - always see your face
biraz high fidelity agirlikli oldu tabi , aaah ne güsel filmimizden sen hay fideliti
pisagor avsar
Salı, Mart 30, 2004
Çarşamba, Mart 17, 2004
Cumartesi, Mart 13, 2004
Are you Addicted to the Internet?
The Are you Addicted to the Internet? Quiz at Quiz Me! |
Küçük Emrah was a Stingy Psychic in a past life.
Michael Jackson was an Unstable Game Show Host in a past life.
Cameron Diaz was an Ugly Acrobat in a past life.
Ankaralı Turgut was an Unique Greek God in a past life.
Elimle öldürdüğüm küçük sinek was a Romantic Wine Taster in a past life.
Yan komşu was an Attractive Serial Killer in a past life.
bütün bunnar yetmiomus gibi hala da enerjim var alla alllaaaa.
gidiyim basket falan oyniyim ben bari.
Çarşamba, Mart 10, 2004
kaizers orchestra süfer grup valla ya nie inanmiosunuz inat etmeyin ya.
aslinda gecen cumartesi ve ondan onceki cumartesi yak'ta bulunanlar ister istemez dinnediler ama farkinda degiller tabi. eheheh.
kaizers orchestra: 6 kisilik bu marjinal grup bize soguk ülke norveçten sicak esintiler getiriyor. lambada rüzgariyla icimizdeki sapik dansciyi uyandiriyor. nesemize nese katior falan filan...
bunnar norvecin en iyi grubu falan secilmisler sindi aranizdan bazilarinin "ulan göt kadar norvecin en iyi grubundan ne olur" diyenleri döver gibiyim. canlarim benim. bu arkadaslar tom waitsvari bir müzik yapmaktalar ama yani öle piyano basinda yaptigi olum sIkIcIlIgIndaki sarkilari demiorum hani birsürü vurmalinin oldugu aksak ritmli sarkilari vardir ya onlar gibi. bunun yaninda zaman zaman jewish music esintileri ve progressive ska olarak adlandirmanin su an cok hosuma gittigi bi muzik türleri var diyebilirim. gurubun en cok one cikan elemani solist. farkli bir vokal teknigi var evladimin. israrla siddetle tavsiye ederim yani benim belki son bir sene icinde dinledigim en ilham verici grup.
Cumartesi, Mart 06, 2004
Çarşamba, Mart 03, 2004
taraftar üzüntüden ya da daha cok sIkIntIdan yeni yeni tezahüratlarla cosmaktadir
-"orospu cocugu ilker yasin..." (maci ilker yasin sunuyor ve bi yandan maci sunarken arka plandan bu tezahürat gayet net bir sekilde duyuluyor.)
-(ahmet çakar'a atfen) sira sende erman sira sende....
Salı, Mart 02, 2004
Salı, Şubat 24, 2004
Pazar, Şubat 22, 2004
Donna Karan marka şort budalası
TEŞHİRCİ TİKKY AVŞARCAN
IQ : 85
ben de deneyeyim falan dermişim.
sibernetikte harfleri tek tek ekleyerek bir isim gelişim agaci elde ettim:
AV : Analjik Vurucu
AVS : Algoritmik Vakum Sabotajcısı
AVSA : Araştırmaya Vidalanmis Sibop Avcısı
AVSAR : Araştırmaya Vidalanmis Statik Asteroid Robotu
AVSARG : Araştırmaya Vidalanmis ve Sikmeye Alıştırılmış Robotik Gözetmen
AVSARGU : Araştırmaya Vidalanmis Statik Asteroid Robotu ve Gravitasyonel Uzayli
AVSARGUR : Astronomik ve Vazsüler Sıçıp sıvamaya Ayarlanmış Rasathane Gazcısı ve Uzay Robotu
AVSARGURP : Analjik ve Vıcık Savaş Astrogotu ile Röntlemeye Gazlanmış Ultra-viyole ve Robotik Parazit
AVSARGURPI : Asidik ve Vıcık Siberuzay Araştırmacısı ile Röntlemeye Gazlanmış Uzay Robotu ve Proton İbnetörü
AVSARGURPIN : Aktif ve Vazsüler Suikast Androidi ile Robotozasyona Geliştirilmiş Uzay Robotu ve Parazit İşçisi Neorobotu
Çarşamba, Ocak 28, 2004
Diyorduk ki: İsterdik ki o anı herkes yasayabilsin, herkes bizim ürperdigimiz sekilde ürperebilsin.
İşte bu ürpertinin ardından kendimizi yorgun ve oldukça üşümüş bir şekilde hauptşıtrase’ye, daha spesifik olmak gerekirse yanında eski mavi ceketli bir adamın alüminyum bir kutunun üzerinde hareketsiz bir şekilde durup yoldan geçen herhangi biri önündeki yastığın üzerinde duran tahta kutuya para attığında sol elinde tuttuğu çanı çalıp sağ elindeki harmonikayı ağzına götürerek bir müzik kutusu adamı edasıyla dans ettiği ve bunu yaptığı ülkenin Almanya olmasından dolayı bahsi geçen hareketleri bir saat içinde onlarca defa tekrarlamak durumunda olduğu Zıtarbaks kahvehanesine attık. Daha doğrusu içeride yer olmadığından dolayı kendimizi kapının önüne bir yerlere iliştirdik. Burada içilen dadından yinmez kahvelerin ve pek başarılı bulduğumuz bir çiizkeyk’in ardından oradan uzaklaşarak pınar’ın evi olarak da nitelendirilen şutudentenvoonhaym’a –örenci yurdu- attık. Burada muhterem insan Pınar Bambul bizimle akşam yapmayı planladığımız kınaypeturun –bar turu- detaylarını konuşmak üzere bizi bekliyordu…dediysem de yalan şimdi hatırladım ki kendisi bizden sonra gelmişti.
tübükontünyd
Kendisini hemencecik bismark meydanı adı verilen, haydelberglilerin bulusup konustugu opusuğ koklastıgı mekana goturmeyi uygun buldum. Kendisi buraları pek bir sevdi pek bir hoşlaştı. Fakat gelin görün ki bana o kadar enteresan gelen yerler kendisinin pek ilgisini çekmemişti. Benim içerisinde hayranlıkla koşuşturduğum, hezeyanla cirit attığım tühkanlar ooncakçilar falan kendisine pek o kadar da muazzam görünmemişti. Bunun üzerine kendisini kaleye çıkartarak pasifize etmeye karar verdim. 317 merdiveni çıktıktan sonra kendisinin suratindaki muallak bakiş, kallavi bezginlik onun bu yolculuktan ne kadar hoşlandığının bir göstergesi degildi de neydi acaba? İkimizin de güzelligi konusunda hemfikir oldugumuz bir yer varsa orasi da kaleydi. Yıkık kulesi kiremit rengi taşları, “resimlerle haydarbok” adlı eserde de görülebilecek ayrıntılarıyla gerçekten hemfikir olunmayacak bir kale olamayacağı konusunda da hemfikir olduğumuz kanısındayım. Kalede yaptigimiz küçük gezintiden sonra diger taraftan yani kalenin ön tarafındaki yürüme yolundan aşağı doğru yola koyulduk, bu esnada havadaki sessiz esintinin uzaklardan getirdiği bir müzük sesiyle irkiliverdik. İsterdik ki o anı herkes yasayabilsin, herkes bizim ürperdigimiz sekilde ürperebilsin.
-ben bu yazıyı yazdığım sıralarda, yani haydarbok tatili coktan bitmişken ve ben üzerimde ölümcül bir yorgunluk, ilahi bir uyku ile şututkart havaalanında uçağın kapılarının açılmasını beklerkene, benim 15 dakika içerisinde açılmasını beklediğim kapıların henüz şututgart havaalanına gelmediğini aksine halihazırda viyanada kahve içtiğini öğrenmiş ve tam anlamıyla yıkılmış bulunuyorum. Bu nedenle kendimde bu yazıya devam edebilecek takati ve müteşebbis ruhu bulamadığımdan dolayı mehtubuma burada son veriyorum. Bunu yaparken de içinde bulunma gafletini gösterdiğim şu havaalanında uçuşlara sadece 12ye kadar izin verildigini ve viyanadan buraya bi saat 15 dakka sürdüğünü ve saatin 12yi geçmesi durumunda zabbaha kadar şu anda benimle birlikte bekleme ünitesinde beklemekte olan hebsi birbirinden iirenç adamlar, kokoş kadınlar, sümüklü ve çığırtkan çocuklarla beraber tarihe geçecek bir eğlenceye ortak olacağım detayı da bana bildirildi ki bu detay beni kendimden geçirdi.-
heidelberg iki
Dalmanyadaki ilk günümü anlatmayı bitirdiğim sırada yanımda beni tanıyan biri olsaydı o gunde kadar olanları hemen o anda yazmazsam hiçbir zaman yazamayacağımı söylerdi.
Acaba o ilk gunden sonra neler olmustu? Nerelere gitmisti neler yemiş neler içmişti?
AHA! Şimdi hatırlamıştı. İstanbul’un sayılı alkoliklerinden ,vazgeçilmez insan bodur boduroğlu şirketi tarafından 1 aylığına sürgüne yollandığı benim Münih sandığım Frankfurt şehrinden geligelivermişti. Kendisinin treninin yanaştığı dokuzuncu hattın merdivenlerinden görünmesiyle beraber bendenizin de yüreğine bir hafiflik gobarına bir çomaklık yerleşivermişti. Yine o mağrur gülümsemesi, yine ferrari kaportali laptopu, yine o arkasında sadece onu tanıyanların bildiği caponca ve İngilizce ‘kaos’ yazılı sırt çantası, yine o geçende –geçende dediğim bikaç ay oldu tabi –onu tanıyanlar anlamıştır- aldığı hadidas spor çarıkları ve kış ortasında içine giymeye mütiş bir öngörüyle karar verdiği bileksiz çoraplarıyla karşımdaydı işte. Biz iki türk, iki itülü, iki kendini eelenceye adamiş ruh haydelberg’in hauptbaanofunun önünde –belki de bizden en son beklenen yerde- karşılaşıvermiştik. Birbirimize sarılıp bi 3 saat falan ağladık, raatladık. Bu arada farkındaysanız henüz kendisini istasyondan dışarı çıkaramadık.
Salı, Ocak 20, 2004
The following takes place between 2 A.M and 3 A.M -
Mikroçipi mercanyılanının karınboşluğundan çıkartan acanımız başkanı arar ama kimsecikler müttefik komutanlarla toplantı halinde olan başkana telefonu vermez. Jack Tony’i arar ve kıprıs kaydının sahte olduğundan emin olduğunu kanıt çipi 40 dk içinde ctu’ya getireceğini söler. Bu arada çipi büyüteç altına koyup bööle bakan Yusufçuk çipin üstünde verici bulur. Yusufçuk vericiyi bulduğu anda pencereden dışarıyı seyreden Jack elinde alıcıyla koşturan 3 karanlık adam görür. “Yusufçuk sen alıcıyı çıkart çipi ve Kate’i al ctu’ya götürüver evladım” diyen Jack alıcıyı cebine atıp koşturmaya başlar.
Meanwhile in ctu – Michele ilen Carrie fena halde kavga ederlerken big brother ve omniscient god misali odasında olayı izleyen Tony Michele’i makamına çağırır ve “derdiniz nedirkine, buranın efendisi benim sorunlarınız işlere engel olmasın sakın ha!” der. Michele de der ki: Carrie ilen ben çok iyi arkideştik ama Carrie married with 2 children abimi baştan çıkartı, sonra da ailesini ve işini kaybeden abimi terketti. Bunun üstüne de erkeklerin yüzkarası abiciim kendini intihar etmeye kalktı.”
Meanwhile somewhere over there – Tony başkana ulaşmayı başarır ve “efenim bu Jack’e pek güven olmas ama dediğine göre kıprıs kaydı sahteymiş, şincik yolda gelince bakcem doğru mu diil mi”der. Her zamanki gibi duygularına kapılan ve yüzünü şekilden şekle sokan başkan bey saldırıyı iptal etmeye karar verir. Aman Mike bi kızar bi kızar ki sormayın. Hatta o kadar kızar ki başkan beyi bu konuyu tekrar düşünmeye bile davet eder çünkü Jack’in bu konudaki reputationu malumdur. Ama başkan bu düşünmez çünkü: “I know the man himself not his reputation!!!!!”
Meanwhile in the darkness – Jack ilen Yusufçuk ayrı yollardan buluşmaya karar verdikleri noktaya doğru ilerlemektedirler. Jack tam kötü adamları kandırıp vericiden kurtulmanın dayanılmaz hafifliğiyle karanlık caddelerde laylaylom koştururken sağdan soldan çeşitli kötü adamlar iner. Sanırsınız ki mines of moria da orkların saldırısına uğradı. Derken kötü adamların en bi kötüsü bööle tabanca gibi bişiyle uzaktan uzaktan elektrik verir Jack’e. Jack bayılır. Tabii dışmekan çekimlerinde – özellikle araç içindeyken – başlarına bişey gelmesine alışık olduğumuz kadın kahramanlar silsilesine uygun bi şekilde Kate ve onunla aynı arabaya binme gafletinde bulunan Yusufçuk ta saldırıya uğrar. Ama bu kötü adamlar bildiğimiz kötü adamlardan diildirler. Irkçılar sabaha karşı bööle dolanırlarken zifiri karanlıkta zifiri karanlık cip içideki Yusufçuk’un arap olduğunu anlarlar ve “hadi gidip şuna haddini bildirelim” derler.
Meanwhile in ctu – Sözkonusu abi (bkz. 2. par.) ctu’ya gelir. Tam Michele ilen konuşurken Carrie’yi görür ve saldırır, döver möver, bağırır çağırır. Adamı tabii yakapaça dışarı atarlar. Karanlık bi köşede ağlayan Michele’in yanına gelen Tony kızcağızı bi türlü sakinleştiremez. “Yorgunum. Korkuyoruuuuum.” diyen Michele ve onu kollarına alan Tony bööle bikaç saniye bakıştıktan sonra haftalardır beklenen şey gerçekleşir ve öpüşürler de öpüşürler. Bu mürveti de gören seyircilerin mutluluğuna diyecek yoktur. Yani bu öpüşme bu sevgi güzel günlerin habercisi değildir de nedir?
Meanwhile in hell – Jack çırılçıplak [] olduğu tahmin edilen bi şekilde yerlerde kendi kusmuğu içinde debelenmektedir. Allahım bu ne felakettir? Seyirci ekrana nasıl bakacaktır? Bunlar bize ve Jack’e reva mıdır? İşkenceci karizmatik adam Jack’e telefon uzatır ve “seni arıyolar” der. Telefondaki adam helikopterle gökdelenler üzerinde uçmaktadır (reminiscent of God whose residence is up in the sky?) ve Jack’e “çip için kaç para istiyorsun” der ancak Jack bu, sevgisi de çipi de satılık diildir. Ve başlar işkence. Ama işkenceci çok titiz bi adam olduğu için aletleri önce amonyaka batırır. Böylece Jack temiz bi şekilde işkence göreceği için hepimizin içi rahat eder.
Meanwhile başkanın orda – herşeyden haberdar olmayı başaran Lynne Mike’a başkan yardımcısının başkandan habersiz komutanlarla toplantı ayarladığını galba saldırı konusunda başkanı beklemeden harekete geçeceklerini söler. Mike Lynne’e bu konuyu başkana söleyip sölemeyeceğini sorunca sorumluluk sahibi Lynne sölememiz gerkiyo der. Ve Mike kulağında telsiz olan bi adamı çağırır ve Lynne’e “başkan fena halde saçmalıyo ülke aleyhine karar vermesine izin veremeyiz” der ve kadını odaya kilitler. Lynne bağırıp çağırır ama duyan yok. [Peki bu kadının yanında cep telefonu falan da mı yok acep?]
Meanwhile Jack is in trouble – Jack öyle fena delik deşik edilir ki ölür gibi olur. İşkenceci adamlar onu kancadan indirip iyileştirmeye çalışırkeeeeen…
03:00:00
24 de bu hafta bendeniz, ilk 20 dakikayı kaçırdım.
Ama son 40 dakka da bir o kadar heyecanlıydı.
Ben açtığım sırada kate ve yusuf cek i bekliolardı bi arabada. O
sırada cek i gösterdi. Böle bi grup insandan kaçıodu fellik fellik. Sona
adamlar bi odaya girdiler onu orda sanıp çünkü böle bip bip aletiyle
takip ediolardı. Sona bi baktılar cek yok amanın sinyal bıdısını çipten
çıkarmış dediler sona baktılar ki camdan cek koşa koşa kaçıo ama işte
bi anda iki araba birden gelip cek in yolunu kesti bi arabadakileri cek
öldürdü ama sona arkasından tuhaf böle ışınlı bi silahla cek i bayıltıp
yakaladılar. Sona cek i bi odaya götürdüler soydular falan. Yutmuştur
belki çipi die kusturup, kusmuğuna baktılar. İşte o sırada böle bi
uçaktaki karizmatik beyaz saçlı bi amca telefon açtı. Cek e işte
fiyatın falan ne dedi cek yok benim fiyatın. İt is not for sale dedi. O da
alıcı varsa eğer her şey satılıktır dedi. Cek işte niye yabıosun falan dedi o
da biz kaosu kontrol altına alıorus dedi cek de desittir git sen kaos
yaratıosun dedi. Adam ronniiieaaa diye bağırdı -ronnie işkenceci adam-
işte öğren ondan çipin yerini ona ihtiyacımız var dedi. Ronnie ok.
Dedi ve cek e işkence yapmaya başladı.
O sırada ctu da tony almeyda ve adını unuttuum ama hani cek e yardım
eden kız ki be ona bu mail de curly demeyi uygun buldum, işte onnar
konuşuolardı. İşte bilmemne programını hazırla cek çip i getirince
hemen çalışmaya başla dedi. Ben başkanı aradım durumu haber verdim dedi. Bu
tamam dedi gitti çalışmaya. İşte sona bi program var çip için onu
açamıodu keriye açarmısın programı dedi, keri ben yaparım bana yolla
dedi. O da hayır ben yapıcam sen programı aç dedi, o da ben yapiim
dedi, curly çıldırdı böle sen başından beri bana zarar vermeye çalışıosun
zaten bödöbödö die böle kızdı, tony bunnarı pencereden görüp curly i
yanına çaardı. Sorun ne dedi. O da yok bişe dedi. Tony de dediki yani
kandırık yabma şimdi gözümlen gördüm ahanda daha demin kavga ediodunus
dedi. Aranızda ne var dedi. Curly de işte, biz beraber çalışırken
keriyle arkadaştık, onu kardeşimle tanıştırdım, kardeşim evli ve
çocukluydu, keri onu karısından ayırdı sona canı sıkılınca da terk
etti.
Kardeşim her eşeyini kaybetti, evini işini , ailesini hatta intihara
kalkıştı dedi. Tony böle hım mımm falan dedi, tam o sırada curly e
telefon geldi. Kardeşin geldi dediler. Bu masama gönderin dedi gitti.
Kardeşi işte konuşmak için geldin öle telefonu kapatıp suratına
bağırdığım için özür dilerim falan dedi, curly tamam falan derken tam
sırada kardeşi keriyi gördü gitti böle yanına seni 678 kere aradım niye
beni aramadın, sadece iyi misin die merak etmiştim falan derkene
çıldırdı, kerinin boazına sarıldı işte güvennik geldi falan. Curly çok
kötü oldu gitti ağlıodu bi yerlerde, tony gitti böle curly her şeyi
yannış yapıorum işte bombayı ona haber vermeliydim, çok yorgunum artık
dayanamıorum felan derkene tony i öpmeye başladı bunnar böle öpüştüler
falan bi sürü tam o sırada keri geldi böle şapel arıo seni dedi. Bunnar
yerlerine döndüler. Toni gidip şapel i aradı şapel elimde bilgiler var
yardıma geliorum dedi, tony gerek yok falan dedi böle gergin gegin ama
şapel yarım saat sona ordayım dedi. Böle toni kötü kötü baktı. Sona
curly i aradı. Naber falan dedi. İim dedi. Sona curly, demin olanlar
için üzgünüm dedi, toni de olma ben diilim çünkü canım falan dedi.
Curly peki keri nolucak, böle bişeye izin vermez işte bozmaya çalışıcak dedi.
O da she cant do anything, it is non of her bussines dedi. Curly böle
bi sevindirik oldu.
Bu esnada lyn o yaşlı kabak kafalı ve gözlükü adama gidip - ki ona da
roger diycem- başkan yardımcısı meclisi topluo muş nedir falan dedi.
Bilio musun dedi o da yok araştıriim dedi. O sırada ben konuşmalardan
cek in çipi aldığını duyan başkanın saldırı emrini iptal ettiğini
anladım. İşte roger ben araştıriim sana haber ediim dedi. İşte sona
roger geldi ve lyn e savunma da bi adamım var, kabine 25. madde için
toplanıomuş dedi, 25 madde görevini yerine getiremeyen başkanın
görevden alınması ve yerine başkan yardımcısının getirilmesi dedi. Adamla
buluşucam falan dedi lyn ben de gelicem birinci ağızdan duymam gerek
böle bi bilgiyi dedi. 522 nolu oda da buluşalım dedi roger. Sona oda da
adam geldi işte roger lyn e bu konu da başkana katılıo musun falan dedi
lyne lyn de yani kararına katılmıorum ama bu yaptıkları saray devrimi
demek kabul edilemez başkanı uyarmalıyıs falan dedi. Roger da o zaman
üsgünüm lyn kusura kalma ama hadi sana güle güle dedi. O köstebek dedii
herifi kapıya dikti lyn i odaya kapattı. Kapatmadan önce de başkanın
kararsızlığı başından beri bizi düşündürüordu ama artık kabul edilemez
bir hal aldı falan dedi. Sona adama da benden başka kimsenin emriyle bu
kapıyı açmıycaksın dedi ve gitti.
Bu arada kate ve yusuf cek i beklemekten vazgeçtiler. Tam gidiceklerdi
ki, haberlerde böle ortadoğululara şöle yapıolar böle yapıolar
haberleri vardı işte böle arkalarında ambulans flan geçti çarpıolardı az kalsın
tam böle rahatladılar, 2 tane herif geldi böle yusuf a işte siz bizi
patlatmaya çalıştınız falan dediler, yusuf böle ali cengiz oyunu yaptı
iki ve bunları yere yatırdı silah vardı elinde. Ama o sırada arkasından
bi herif geliodu kate gördü baardı ama çok geçti artık, bu herifler
yusuf u sağlam patakladılar, kate e de iki tane çarptılar, bu iki böle
çip arabada bunna yerde böle kaldılar.
Sona cek e döndük gene, cek e feci işkence yabıolar böle yakıolar falan
o ronnie denen adam feci böle yanındakiler bile ödlrürüceksin dio, bu
sallamıo sürekli devam edio en son cek e dana gibi bi elektirik şoku
verdi, sona cek bayıldı, uyandırın dedi. Adam uyandırmaya çalıştı ama
olmadı, sona nabzına baktı ölmüş dedi. Bunnar böle tutuştular,
ephinefrin getirin falan die baardı ronnie, yok dediler o zaman
bulunfalan dedi. Bööle cek e kalp masajı yabarkene dizi bitti.
bu özetlerin hayrete kabil başarılarından dolayı kendilerini sizinnen paylaşmak istedim.
artık biliyorum ki ugandaya bile gitsem o dizide neler olduğunu bir şekilde örenebilicem.
ceap
kosturmus yagız türklerin ictigi kımızın damarlarında akan alyuvarlara donustugunden bihaber cesaret ve metanet dolu naralarla düsmana calakalem saldırken
duydukları masum kırılganlık ve doludizgin devingenligin sadece ufacık bir parcasını bile
hissedebilmekten kıvanç ve utanç duyan memleketin her köşesine dagılmıs su damlacıkları gibi ayrodinamik acıdan mükemmel oldukları kadar sosyopolitik açıdan
gaflet dalalet ve hatta cehaletle kuşatılmış bünyelerden birinin yaban ellerde bitmek tükenmek bilmeyen bir esrimişlikle süregelen vatan,yar ve arkadas hasretinden kurumus dudaklarının çatlamış parmaklarının ucundan elektronik aletlerin dijital
ortamlarına dökülen müteşebbis serzenişlerin yetersiz bir ifadesidir.bu mail bir aşk şarkısıdır, bir gözyaşıdır, top yapılıp fırlatılmış bir tatak parçasıdır.
15 ocak 2004 tarihinde aşırı sallantılı ve inerken bile saga ceken bir ucakla yaptıgım bir yolculuktan sonra almanya adını verdikeri bi garip ulkeye ulastım. havaalanına indigim andan itibaren coskulu bir kalabalık tarafından oldukca soguk ve ilgisiz olarak
karsılandım bana olan sevgilerini pasaportuma bakıp suratıma anlamsız bakıslar atarak gosteren gise memurlarından sonra kendimi sürük bavulum ve sırt
cantam ile şututkart havaalanının diger tarafına atıverdim. hava soguktu ve kar ciseliyordu. erkeklik icgudulerimin beraberinde getirdigi kimseyeyolsormamheryerikendimbulurum psikolojisine yenilmeyerek palabıyıklı bir gise meeemuruna hauptbaanofa nasıl gidecegini gayet mükemmel bir bayern aksanıyla soruverdim, cünkü biliyordum ki o danayarragi gibi bıyıklarıyla o da bir bayernliydi.
kendisi saatin kargaların henüz günün ilk ogununu yemedikleri bir saat olması ve belki de aksanımın pek basarılı olmamasından dolayı sadece iki kasını hareket ettirerek bana esbaan -sokak tireni- dedi ama bilmedigi birsey vardi ki o da benim bu sokak treninin nerede oldugunu bilmedigimdi. bu bilgisizligimi onunla paylaştıktan yaklasık 3 saniye sonra kendisi bana bıyıgının sol ucuyla hemen yanında durdugum ve üzerinde yesil harflerle S yazan tabelayı gösterdi. kendisine alnımın sag tarafından sarkmıs olan bir lüleyle selam verdikten sona o yöne dogru ilerledim. aşşagıya indigimde ruhumu tutarsız bir umarsızlık ve fırıldak bir yalnızlık kapladı. cunku tabelada hauptbaanof yazıyordu, bu gercekten olabilirmiydi hauptbaanof gercekten de hauptfulugzoygstelle
-havaaalanı- nin hemen altındamıydı?
bundan sonra olanlar sadece yüzdeiki enerjisi kalmıs bir leptopun işlemcisi kadar hızlı çalışabilen bir beynin yorulgan mırıldanmalarından ibarettir. benim orada nasıl olup da haydelberg -pınarın(benim liseden(alman lisesinden(istiklalin(taksim meydanından içeri giren sokak) sonunda) arkadasım) yasadıgı yer)- yönüne giden garip bir türkle tanıstıgım nasıl oradan bilet alıp hauptbaanofa gittigim yolda yanıma -dört bir- oturan gerzek alman kızlarının lise konusmalarını nasıl gizlice -baska taraflara bakarak- dinnedigim, dısarıda yagan karı seyrettikten sonra hauptbaanoftan nasıl mükemmel bir sandiviç ve kola aldığım ve yolda cocugun bitmek tükenmek bilmyen konusmalarına karsı içimden yükselen müzük dinneme hissini nasıl bastırdıgım, o sugukta beni baanofta 1 saat bekleyen pınarla nasıl bulusup onun heim -yurt- ına geldigim
sadece beni ilgilendirir tamam mı?
bütün bu uzun yolculuğun üzerimde yarattığı tasavvufi şapşallık ve asimetrik dengesizlikle paldır küldür odadan cıkıp bisikletle üniversiteye gitmeye neden
karşı çıkamadığımı hemen oracikta yatağa yatıp kendimi uykunun kollarına neden bırakmadığım, bütün bunları yaptığım yetmiyormus gibi üniversiteden sehir
meydanına kadar tekrar aynı vitessiz bisikletle nasıl geldigim, bir istiklal uzunluğundaki hauptşıtrase -sokak- yi sonuna kadar hemide bircok dükkana ki icimdeki alısveris askı bambaska olmasına ragmen kendimi tutmayı bilmisimdir girip cıkarak nasıl
yürüdügüm, bununla da kalmayıp 317 merdiven uzunlugundaki merdivenleri cıkıp schloss- kale- a cıkmayı nasıl basardıgım ve alısveris yapıp eve gelip pınarla nasıl yemek yaptıgım ve onu nasıl yedigim ve asıl olarak sabah o odaya ilk girdigim anda yatmıs olmam gereken yataga nasıl yattıgım ve bu soruları daha da cevapsız bırakacak bir sekilde bütün bunları yaparken sırtımda icindde laptop olan bir cantayı tasıma salaklıgını nasıl göstermis oldugumu gercekten bilemiyordum. o yuzden bütün bu karmaşa ve kendini bilmezlik icerisinde uykuya daldım. iyi geceler.
tübükontünüydd
mehtup
Zat-? ?ahanenize bu elektronik mesaj? g?ndermemizin sebebi, biz gayet
m?stesna, m?tevaz? ve fekat bi o kadar da muhte?em olan cariyeleriniz
Bengi ve Burcu?nun bir arada zevk ve sefa eylemeleri ve bu noktada sizin
naciz bedeninizin aram?zdaki raks edi?ini , o ?en sesinizin
ferahl???n?, o gayr? safii milli has?la n?ktelerinizin i?imize verdi?i umut ve
mutlulu?u daha do?rusu t?m bunlar?n eksikli?ini hissetmi? olmam?zdan
ba?ka ne ola ki?
Oha burcu inananam?orum bi paragraf yazd?n. Ben hala d?n i?tiim ?ilekli
votkalr?n ?ki i?erken av?ar beyi bol bol and?k bize bu ?ahane i?kiyi
tan?tt?? i?in- etkisindeyim ve etrafta olan biteni annamakta zorlan?orum.
Her ne kadar d?nyevi hislerle alakam olmasa da almanyada bulunan
sevgili av?ar beyi k?skanmaktan kendimi almay?p, bi yandan da akademik
?abalar?n? tkdir ediyorum. Yine de burcu d?n gece ok g?zeldi sen g?remedin
ben g?rd?m. Hem gece evine g?t?rd?g? yatag?na att?g? sansl? ki?i ben
oldum. Hah.
Evet ?z?lerek belirtmek zorunday?m ki, bu s?ylenenler do?ru. Evet
bengiyi yata?a att?m. Evet bengiyle ayn? yast??a ba? koyduk. Evet bana ?ok
g?zelsin bu ak?am dedi ve g?zlerimin i?ine derin derin bakt?. Evet b?t?n
bunlar oldu. Ama bir sor, sor bir neden? ??nk? ben de o ?ilekli
votkalarla ? o votkalar ki bu vatana bu millete, bu camiaya ve cemiyete senin
birer arma?an?nd?rlar- sarho? olmu?, ba?? d?nm??, gaipten sesler duymu?
ve kendimden ge?mi? bir haldeydim. O votkalar ki sadece bunu
yapmad?lar, o votkalar ki bengiyi odada buldu?u bi donu ? temizdi elbette
kald?r?lmam??t? sadece hen?z yerine- kafas?na ge?irmeye zorlad?lar. Evet
olaylar aynen bu ?ekilde vuku buldu sayg?de?er sevdice?im. Su?lu ben de?ilim
?ilekli votkalar.
Her nekadar yatak odas? s?rlar?n?n if?a edeilmemsi gerktiini d???nsem
de,itiraf ediyorum yapt?m. ama bi d???n?n?z,benim o donu g?r?p,tutp
kafama gecirebilmi? olmam bile b?y?k bi ba?ar?d?r aslen kan?mdaki alkol
oran? d???n?l?nce. Buna ek olarak,yapt?g?m seyin konvensiyonel toplum
n?rmlar?yla uymad??n?n fark?nda olup, ?burcuaey,benim kafamda don var
fark?nday?m? ve benzeri ac?klamalrda bulundum. Lakin nitekim sormaktay?m
burcu han?m g?l?p eylenmemi?tir? Tabi ki de ?en kahkahalar atm??t?r ve
iyki satho? olunca a?layan m?z?ldanan yada kusan bi arkada??m yok
demi?tir. Demi?tir demi?tir.Di mi?
Dedim evet, elbette dedim. Ben ki arkada?lar?n? sarho? olunca
kafalar?na don ge?irenlerden, sevgililerini sarho? olunca daha da
m?kemmelle?enlerden se?en bir hanedan?n son ve en kudretli mensubuyum. Biz ki, m?zik ?al?nca oynamayan arkada?a arkada?, iki ritim duydumu dansetmeyen
sevgiliye sevgili demeyiz. Biz ki her ortamda bizimle birlikte kalk?p
sa?malayacak cesareti g?steremeyen insanlar? sevmeyiz. Biz ki sa?mal?osun
sevdice?im, manyak m?s?n burcu bak??lar? atan sevgili ve dostlar? s?rg?ne
g?ndeririz. Biz ki, bizzzz, Biizzzz hoyraninnaa nina ninaaaayyyyyy?!!
haynonninnnooo hayninniinooooooo!
Evet burcu dayanamay?p kendi yaratt??? ritmlerle dansetmeye ba?lad?g?
i?in klavyeyi konu?turma i?i bana kald? ki pek ne diyce?imi
bilemedi?imden fazla anlaml? ?eyler s?leyemeyece?im. Burcvu dans? b?rak?p hummal?
bir temizlik ve toparlanma i?ine giri?t. Ben diyorum bu burcudan her eve
laz?m diye. Akl? olan kac?rmaz valla bu k?z?...bi de av?ar beycim,kendi
deneyimlerimden yola ??karak derim ki,sen sen ol k?z arkadas?n?n
yan?nda kankalar?nla CM muabbetini uzatma. Odadaki h?zl? ve ritmik toparlanma
i?i biterken klavyeyi burcu han?ma teslim ediyorum.
Ah av?ar beycim, g?rd?n?z m? han?m k?z?m?z?n kalbi nas?l da yaral?....
D?n gece bendeniz di?er masalarla ilgilenmeye gitti?im s?rada onu
kafakola alan 4 zebellah gibi erke?in saatler s?ren cm muhabbeti s?ras?nda
kendisini yollara, alkole ve sigaraya vuran bi nadide insan, muhte?em
dost, k?r?lgan ?i?ek, saf kar tanesi, sonras?nda sevgilisinin yan?na
d?nm??t?r evet, ve inan?n a?z?n? a??p da tek bir k?t? s?z s?ylememi?tir.
Sevdice?inin yan?nda olmad???n? af?in bey hazretlerinin ?bu cm b??le i?te
ama ili?kileri bozuyor? diyerek han?m k?z?m?z?n art?k bo? olan yerini
i?aret etmesi ?zerine farkeden yavuklusuna ne bir ses ne de sitem
gelmiyor art?k senden ?ark?s?n? hat?rlat?rcas?na bakm?? ama asla sitem
etmemi?tir. Ona sadece g?sel s?zler s?ylemi?, sen mutluysan ben de mutluyum
diyerek, konuyu her namuslu ve osmanl? terbiyesi alm?? iyi aile k?z?n?n
yapmas? gereken ?ekilde bitirmeyi becermi?tir. Elbette yan?nda ud veya
kanununu getirmi? olsayd? o billur sesiyle bizi bu olay?n ard?ndan me?k
alemlerine de yollard? fakat elinde olmayan sebeplerle yay?na bir s?re
ara vermek zorunda kalm?? ve bizi travis den sing le idare etmek
zorunda b?rakm??t?r. Yine de ben kendisini bu olay y?z?nden k?namay? erkek
milleti ad?na bir bor? bilir sayg?yla yerimi kar?? taraf?n avukat? bengi
akbuluta b?rak?r?m. Te?ekk?rler.
Burcu han?m?n t?rk?eyi kullanma kabiliyetine bir kez daha hayran kalmam
bir tarafa,su aksamdan kalma minik kafamla yazd?g? c?mlelerin ba??n?
yakalay?p sonun getirmekte epeyce zorland???m? itiraf etmeliyim. Bi?eleri
k?nam?? kendisi amma ve lakin neyi k?nad???n? pek annayamad???m i?in
m?vekkilimi savunma konusunda beklenen parlak ba?ar?y? g?steremeyece?im.
O y?zden sadece te?ekk?r? kabul etmekle
yetinece?im...mrrr....mrrr...sizi sevdice?inizle ba?ba?a b?rak?p, saz arkada?lar?mla bulu?maya
gidece?im zira kanun ?almada ustal?k her terbiyeli k?z?n edinmesi gereken bir
meziyettir.
Meziyetlerden s?z a??lm??ken size ?ok y?ce bir ba?ka meziyetten
bahseylemek istiyorum. Bu meziyetki b?t?n meziyetlerin anas?d?r, bu meziyetki
her meziyet asl?nda onun kanatlar?n?n alt?nda hayata haz?rlan?p, sonra
kendisini engin maviliklere ve r?zgara b?rakmaktad?r, bu meziyet ki biz
o meziyete aram?zda utanmadan misafirperverlik deriz. ?imdi bu
meziyetten bahis a?man?n yeri midir diye d???n?yorsunuz fark?nday?m. Fakat
bunun sebebi bengi han?m efendinin s?ylemi? oldu?u bir c?mledir, ??yleki
beni bir tak?m alemlere davet etmi? olan af?in ve eser beyle gitmemem
?zerine ?ii yapt?n ?ekerim ben siz bize geldi?iniz de ?yle bi?e bulucam ki
size hem s?fer yap?cak hem de trip yapm?ycak dem?i?tir.? Bu noktada
s?z? bengiye b?rakmay? bir bor? bilirim.
Hmmm eet b?le bir s?z verdim do?rudur ancak bana tarih bi s?re ?nceden
bildirilmi? olmal?d?r ki ben de piyasa ara?t?rmalar?na ba?layabileyim.
Yani bu i?in de bir adab? bir ticaret hukuku bir d?zeni var ?yle de?il
mi efendim? Evet evet ?yle. Bu a rada pek sayg?de?er burcu han?m sizin
ona hediye etti?iniz ciltlenmi? kitap haline getirlmi? blog unu
incelemekte bana al?nt?lar okumakta ruhumu zenginle?tirip ufkumu
geni?letmektedir Hediyenizin alt?nda yatan yarat?c? fikri ?ok takdir etti?imi
belirtmeden ge?emeyece?im. Ay c?mle kurmak ?ok zor bi i? ya.
Muhte?em hediyemden ayr? kalm?? olmak ?ok ?z?c? fakat size yaz?yor
oldu?umu d???nerek ferahlatmaktay?m i?imi. Evet. Freah i?ler ?zen ister,
onlara bak?lmal?, onlar? korumal?, sevmeli ve zaman zaman da ok?amal?y?z.
?u anda bendenizin i?i ferahlar m?? Ferahlar. Ne de olsa ?ok m?stesna
bir arkada??mla yavukluma elektronik mektupla duygular if?a
eylemekteyiz. ?st?ne ?stl?k, yavuklumun her telefonda daha da ii gelen bir sesi
olmas? ve gitti?i yerde e?lenmesi beni ziyadesiyle mutlu eden bir husus
de?ildir de nedir. Beni ?zen tek ?ey, sevice?imden m??fik
misafirperverli?ini esirgemeyen p?nar han?ma k???k de olsa bir hediye g?nderememi?
olmakt?r, ki kendisine ?ok selam s?yleyerek bu eksikli?im g?z ard?
edilmesi i?in ?abalanmas?n? sizden arz etmekteyim.
Bengi han?m sizin bana yapm?? oldu?unu muhte?em hediyeye dalm??
durumdalar, onu o kadar be?endiler ki , do?um g?n? hediyenizi g?stermezsem
?atlayaca??m. Sizi ?ok ?ok ?p?yor, m?nc?r?yor, sar?yor seviyor ve de
hasretle kucakl?yorum. Bengi han?mda ?sana aynen kat?l?yorum? demektedir.
Mektubumuza burada son verirken, bu maille sizi biraz olsun
g?l?msetebildi?imizi ve de duygular?m?za terc?man olabildi?imizi umar?z.
Burcu & Bengi
Pazartesi, Ocak 05, 2004
sadece sen ve tavandaki belirsiz bir noktaya bakan sen olacaksın, her yanını kaplayan bir boşluğun ortasında, bütün sesleri boğan bir sessizliğin içinde belki şimdiye kadar hiç sesini çıkarmamış olan vicdanının susturulamaz sesi olacak. ve olup bittikten sonra herşey, artık o da olmayacak.
Perşembe, Ocak 01, 2004
ben yorumcunuz avşar zodyakoğlu, bundan böyle allahın her ve yahut bazı günleri sizinle günlük aylık yıllık asırlık günaşırı bayramdan bayrama burç yorumlarınızla beraber olacağız. umarım fiziksel gerçeklere astrolojik zımbırtılara ve gezegenlerin bizim eve olan konumlarına bakarak gödümden salladığım bu engin bilgiler sizin iş ve aşk hayatınızı kolaylaştırmanız, daa az çalışıp daha çok para kazanmanız, orlandablüme benzeyen cocugun ilgisini çekebilmeniz ya da haydikluma benzeyen kizi yatağa atabilmeniz -zor gerçi o biraz- açısından size vesile olur.
allah kabul etsin.
(ps:solda altta link)
ben bilmiyorum şahsen bilsem de söylermiydim bilmiyorum. hem herkes bilsin hem de sadece ben bileyim isterdim sanırım ama nasıl olacak öyle ki?
peki simdi o orada kimsenin bilmedigi bir yerde parlarken aslında parlıyor sayılabilir mi? yani arkamdaki otobüs aslında nerede mi?