Pazar, Haziran 12, 2005

hayri

nereden çıktım ben? kafadan attım ben seni, ya da kafama attım da diyebiliriz. kırk akıllıya ihtiyacımız var şimdi. onu sormuyorum, neden ben? ne işe yarıyorum, niye böyle bir ihtiyaç hissettin? çok yalnızdım hayri, sen yalnızlık nedir bilir misin? bilemezsin tabi hiç olmadın ki. böyle beylik cümleler kurmayalım lütfen. istediğim cümleyi kurarım, sana mı soracağım? ben senin cümlelerine karışıyor muyum? sadece cümlelerimiz birbirine karışıyor arada. benim cümlelerim sensin zaten. öyle deme hayri. nasıl diyeyim abi? sen, ben olsan da, çarpık bir bilinçaltının meyvesisin. ikimiz bir bilincin güller açan altıyız. gün gelir sen de tamamen kendinin olan cümleler kurarsın, kendin olur çıkarsın. işte o gün senin bittiğin gündür, Bakırköy'de buluşuruz, bu cümleyle kavuşuruz, da konuyu çarpıtmasan diyorum. hala soruma cevap vermedin. bak işte aramızdaki farklardan biri de bu, benim hafızam çok kötüdür, sen maşallah her boku hatırlıyorsun. konudan sapmayalım lütfen. peki madem.
kendini yalnız hissedebilme sanatı, icra edilmesi oldukça zor olan bir zanaattir. herkes kendini topluluk içerisinde ve hatta kendini -kendilerini değil, seni- seven insanların yanında yalnız hissedemez. kimseyle konuşmak istemezsin, ama yine de birileriyle konuşmaya ihtiyacın vardır. kim insanı kendi bilincinin bir ürününden daha iyi anlayabilir ki? kim onun, başka kimsenin anlamlandıramayacağı düşüncelerinin içindeki anlamı görebilir ki? ama ben senin çarpık bilincinin bir ürünüysem, sana nasıl yardımcı olabilir, yalnızlığını nasıl paylaşabilirim ki? senin ne kadarını anlayabildiğin, ne kadarını paylaşabildiğin önemli değil. bir kere ağzından -beyninden- çıkınca kelimeler, sözlü -ya da yazılı-, yeterlidir bu kendini daha iyi anlayabilmek, düşüncelerine farklı bir gözle bakabilmek için. işte sen böylesi bir ihtiyacın ürünüsün. ihtiyaçtan satılıksın. bence -sence- sadece kısmen doğru söylediklerin. neden? bütün bunlar yanlış değil, ama asıl derdin de değil. kendin olarak dile getirmekten korktuğun ya da çekindiğin düşüncelerin için bir günah keçisiyim ben. normalde söyleyemediğin şeyleri söyleyebilmek, sana aptal gelen esprileri yapabilmek için bana ihtiyaç duyuyorsun. böylece aslında o cümleleri sen kurmuş olmuyorsun. kendi iç bilincinde sanki senden farklıymış gibi görünen birinin düşünceleriymiş gibi gösterek bunları, kendi bilincini temize çıkartmaya çalışıyorsun, sanki o düşünceleri düşünen sen değilmişsin gibi. bu kadar analitik olmak zorunda mısın? hemen sinirlenme, bu çok kötü birşey değil aslında. ben sen istediğin sürece ve istediğin şekilde burada olacağım. ve bana ihtiyacın olmadığında da kaybolacağım. hıyarın tekisin hayri ama sanırım seni tam da bu yüzden seviyorum. bilmez miyim? iyi bilirsin. sen bilirsin.

a. 11.06.05 17:50-18:50 ferdane

Hiç yorum yok: